Page 292 - Bir Ölür Bin Doğarız - Kitap
P. 292
Ulucanlar’da saldırının başladığı saatlerde Ecevit Amerika
yolundaydı. 26 Eylül-1 Ekim arasında Clinton’un huzurunda
olacaktı. Yola çıkarken gazeteciler havaalanında Ulucanlar’a
ilişkin “söylentileri” sordular. Şu cevabı verdi:
“Ben İçişleri Bakanıyla sürekli temastayım. Devletin gücü
hapishanelerde gösterilecektir.” Bu cevapta hiç “aramaya” gidil-
diğini gösteren bir emare var mı?
Ecevit, Brüksel’de mola verdikleri sırada, tekrar Ulucan-
lar’daki gelişmeleri soran gazetecilere hapishanelerde “otorite-
nin ne pahasına olursa olsun sağlanacağını” söylüyordu bu kez.
Aynı 19 Aralık’taki gibi katliam kararı alınmış, asgari-azami
“zaiyat” sayısı belirlenmişti. Kimlerin katledileceğinin listesi
bile vardı ellerinde.
Bunu o gün söyleyemedikleri için “Tünel vardı, kaçacak-
lardı, onun için arama yapacaktık’ denildi. Fakat “zor” bir yalan
seçmişlerdi. Günlerce tüneli gösteremediler medyaya. Önce “4.
koğuşa yoğun gazdan dolayı hala giremedik” dediler, sonra ya-
lancılıkları iyice teşhir olunca, alel acele kendileri bir tünel kaz-
dılar.
MGK’nın yazıp yönettiği senaryo, her katliamda hep aynı
şekilde sahnelendi.
ŞEHİTLER
Ulucanlar’da 10 devrimci tutsak şehit düştü. Bunlardan
Cepheli olan üçü (İsmet Kavaklıoğlu, Aziz Dönmez ve Ahmet
Savran) dışındaki diğer şehitlerin özgeçmişleri şöyledir:
NEVZAT ÇİFTÇİ (HABİP GÜL) (TKİP)
“Nevzat ÇİFTÇİ yoldaş, Kürt kökenli yoksul köylü bir ai-
lenin çocuğu olarak, 1967 yılında, Elazığ ili Karakoçan ilçesi
Ballıca köyünde doğdu. Komünist hareketin saflarına daha en
başından itibaren (1987) bir işçi olarak İzmir’de katıldı…
292