Page 10 - Olasılıksız
P. 10

bile.
                   Şu anda üç ası olduğundan, Caine'in bir asa, bir valeye ya da bir altılıya ihtiyacı vardı. Eğer bir as daha
               açılırsa, kare ası olacaktı. Eğer vale ya da bir altı açılırsa, elinde ful as olacaktı. Yedi kart çıkmamıştı (bir as, üç
               vale ve üç altılı) bu kartlardan herhangi birinin gelmesi olasılığı -Caine bir an için gözlerini kırpıştırdı- yüzde
               28'di. Hiç de fena bir olasılık değildi.
                   Walter'a baktı ve yaşlı bunağın ifadesinden bir  şeyler anlamaya çalıştı; ama adam sadece bıkkın
               bakıyordu. Caine aynaya baktığında kendi yüzünde de aynı İfadeyi görüyordu. Bıkkın ve asabi olan Caine,
               oyun oynamak, kâğıt oynamak istiyordu hep. Sonra birden yine midesi bulandı. Sıcak kusmuk ağzına kadar
               gelmişti bu sefer, yutkundu.
                   Caine tuvalete gitmesi gerektiğini biliyordu ama bunu yapamazdı. Elinde asları tutarken oyundan
               kalkamazdı. Kalkmayacaktı. Gözlerinden kanlar fışkırsa  bile, kartlar açılana kadar  hiçbir yere  gitmeyecekti.
               Caine, görmeyen gözlerle önündeki paraya uzandı ve ortaya dört fiş attı.

                   "Yirmi artırıyorum."
                   "Görüyorum." Rahibe de oyuna girmişti. Caine onun vale döper yaptığını umdu, çünkü kadın genelde kente
               gitmeye çalışırdı.
                    "Görüyorum." Kahretsin, Stone da girmişti. Her zamanki gibi, hiç hareket etmeden duruyordu; adam bir
               heykel gibiydi. Zaten ona Stone -Taş- demelerinin bir nedeni de buydu. Bu takma isim ona çok uyuyordu. Stone
               kuralları gayet iyi bilen, olasılıkları çok iyi hesaplayan bir oyuncuydu. Eline güvenmezse oyunda kalmazdı.
                   Caine düşüşten önce, kente gidenlerin oyundan çekilmesini sağlamak için, daha fazla artırmadığına
               kızıyordu. Eğer, Caine ortaya daha fazla para atsaydı, oyunda kalmazlardı. Ama koku yüzünden doğru dürüst
               düşünemiyor, bok gibi oynuyordu. Potu düşük tutarak ötekileri oyunda kalmaya yemlediğine inandırmaya çalıştı
               kendini; ama bunun  doğru olmadığını  biliyordu.  Sorun  kokuydu. Koku, koku, koku. Gözlerini kapadığında,
               kıpırdayan beyaz kurtçukların çürümüş bir et yığınının üzerinde gezindiğini görebiliyordu.
                   Walter fişlerine dokundu, el alışkanlığı ile çevirdi. Bir an için Caine Walter'ın potu artıracağını düşündü; ama
               Walter  sadece  oyuna girdi. Herkes dönüşü bekliyordu;  nelerin gelebileceğini  hesaplarken kendi kâğıtlarıyla
               kazanma olasılıklarını düşünüyorlardı.
                   Bir sonraki kart enfesti. Caine için Playboy'un orta sayfa güzelinden, ya da Büyük Kanyonu günbatımında
               görmekten bile hoştu; çünkü yere maça ası açılmıştı. Yerdeki iki as ve elinde iki asla birlikte Caine'in kare ası
               vardı. Bu el bir tek floşla yenilebilirdi; ama birinde floş olma olasılığı çok düşüktü. Bir sonraki kartın maça
               papaz, kız veya onlusu  olması gerekiyordu ve oyuncunun elinde  de  diğer iki maçanın olması gerekiyordu.
               Olmayacak bir şeydi bu.
                   Ama... Caine hemen aklından hızlıca bir hesap yaparken, gözlerini kapar gibi oldu -üç masa kombinasyonunun
               (papaz-kız, papaz-onlu veya kız-onlu gelmesi) gelme olasılığı 442'te birdi. Bir oyuncunun bu kartlardan ikisini
               elinde tutuyor olması ve en son  kartın da gereken maça olma olasılığı 19,448'de 1'di. Pek  de olası
               değildi.
                    Para onundu. Artık, bu el bitmeden ne kadar para toplayabileceğine bakacaktı. Eğer ortaya çok yüklü bir
                para atarsa, herkes korkup kaçabilirdi.  Ama, yavaş yavaş artırmaya kalkarsa da, oyunun  sonu  geldiğinde
                ortada bu ele layık miktarda para olmayabilirdi. Yeteri kadar artıracaktı; ortaya ne fazlasını, ne de daha azını
                koyacaktı.
                    "Yirmi." Walter ortaya dört fiş attı ve geriye  doğru yaslandı.  Sanki  uzun bir süre beklemeye
               hazırlanıyordu.
                    Caine fişlerine baktı ve bir çift yeşil fiş aldı. "Haydi şunu elli yapalım."
                    "Yokum." Rahibe bir eliyle kartlarını masaya attı, diğer eliyle de boynundaki haçı tuttu.
                    "Ben de yokum," dedi Stone. Hareket etmedi bile, çünkü kartları zaten önünde duruyordu. İkisi de kent
               bulma ümidiyle oyuna girmişlerdi herhalde ve  şimdi de bir başkasının renk tutturmuş olabileceğini
               düşünüyorlardı.




               Saklı Kütüphane                              10                                 www.e-kitap.us
   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15