Page 86 - Olasılıksız
P. 86
13
Nava, sesi duyunca, sokağın karşısına geçti hemen. Karanlık olduğu için neyin düştüğünü
göremedi; ama bir insanın düştüğünden şüphelendiği için irkilmişti. Nava avluya girdiğinde çürük et
kokusunu duyup, olduğu yerde çakılıp kaldı. Burnunu eliyle kapadı ve çöp tenekelerinin yanında
duran, ağzı açılmış torbaların arasından geçti, önünden fırlayarak geçen fareleri de görmezden
geliyordu.
Sonra cesedi gördü. Kadın çırılçıplaktı ve saçı yoktu. Bir tek bacaklarının arasında tüyler vardı.
Eli, kolu, bacağı o kadar garip açılarda duruyordu ki sanki oyuncak bir bebekmiş gibiydi. Bir zamanlar
canlı olduğuna dair tek kanıt karnındaki derin yaradan akan kandı.
Nava, ölen kadının başını yavaşça çevirdi. Yüzü acıyla gerilmişti, ama kim olduğuna dair bir
şüphe yoktu. Bu Julia Pearlman'dı: Namı diğer Alfa deneği. Nava'nın yüreği daraldı. Koreliler
başarısızlığı kabul etmezlerdi. Alfa deneğini teslim etmezse ya Nava'yı öldürteceklerdi, ya da onu
Ruslara teslim edeceklerdi.
Nava birden kendini çok suçlu hissetti, ölen zavallı kızı bir an bile düşünmemişti. Ne zamandan
beri insanlıktan çıkmıştı? Ne zamandan beri sadece kendini düşünüyordu? Ama bunları sorgularken
bile, Nava'nın içgüdüleri hâlâ kendini kurtarmak İçin planlar yapmaya devam etmesini sağlıyordu. Zihni
bir çıkış yolu arıyordu.
Cebinden bir mendil çıkardı ve bununla Julia Pearlman'ın yarasını sildi. Sonra da çöp
torbasından bir parça koparıp mendili buna sardı. Aklına başka bir şey gelene kadar belki de bir kan
örneği vermek Korelileri avuturdu. Sonra da bir anda ödü patladı.
Ölü kız konuşuyordu.
Julia söylemesi gerekeni söyledi.
Şimdi dinlenme zamanı gelmişti.
Şimdi. Bu kelimeyi düşündü; ne kadar da saçmaydı. Ne kadar da önemli gelmişti ona, ama
zaman olmayınca... 3,652 saniye sonra Şimdi olmayacaktı. Şimdi olmayacaktı HerAn olacaktı- o saf
muhteşem HerAn. Orada koku da olmayacaktı. En azından bunun için şükredebilirdi.
Julia son bir kez nefes aldı ve gözlerini açtı.
▲
Caine dört saat içinde 360 dolar kazandı. Başta hedeflediği 267'den yüz dolar kadar fazlasını
yani. Kalkıp gitmesi gerektiğini bilse de yapamıyordu. Kendine hep aynı şeyleri söyledi: Şansı
açılmıştı. Kardaydı zaten. Tüm kumarbazların söylediği en önemli cümleyi söyledi: Kötü eller gelmeye
başladığında masadan kalkacağım.
Ama sonra, aptalca oynayıp, 80 dolar kaybetti. Üç onlusunu alt etti ufak bir kentle rakibi. Sonra
da kendisini yapmayacağına inandırdığı şeyi yaptı: Oyunda kaldı. 80 doları kaybettiğine o kadar
sinirlendi ki, kartlar çok kötü gelmesine rağmen sonraki beş eli oynamakta ısrar etti. Çok kötü
oynadığının farkındaydı, ama duramıyordu. Saatler boyunca, dikkatlice oynayarak biriktirdiği fişler
azalıp yok oldu otuz dakika içinde.
Son parasını da kaybedince, Caine sessizce ayağa kalkıp gitti. Soğuk sokağa çıkıp ellerini sıcak
tutmak için ceplerine sokunca, dalga geçermiş gibi, son kalan yirmiliği eline değdi. Bunu harcamaya
mecali kalmamıştı, sarhoş olmak bile istemiyordu.
Bunun yerine eve giden yolu uzattı. İki saat boyunca yürürken soğuğun tadını çıkardı ve sürekli
kendisini eleştirip, kızıp durdu. Nasıl bu kadar aptal olabilirdi ki? Nikolaev'e onikibin borcu olması
Saklı Kütüphane 86 www.e-kitap.us