Page 697 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 697
Harun Yahya
Evrimciler, moleküler evrimin çok uzun bir zaman sürdüğünü ve bu zamanın imkansız olanı müm-
kün hale getirdiğini iddia ederler. Oysa ne kadar uzun bir zaman verilirse verilsin, amino asitlerin rast-
lantısal olarak protein oluşturmaları imkansızdır. Amerikalı jeolog William Stokes Essentials of Earth His-
tory adlı kitabında bu gerçeği kabul ederken, "Eğer milyarlarca yıl boyunca, milyarlarca gezegenin yü-
zeyi gerekli amino asitleri içeren sulu bir konsantre tabakayla dolu olsaydı bile yine (protein) oluşamaz-
dı" diye yazar. 192
Peki tüm bunlar ne anlama gelmektedir? Kimya profesörü Perry Reeves ise bu soruya şöyle bir ce-
vap verir:
Bir insan, amino asitlerin rastlantısal olarak birleşiminden ne kadar fazla muhtemel yapı oluşabileceğini dü-
şündüğünde, hayatın gerçekten de bu şekilde ortaya çıktığını düşünmenin akla aykırı geldiğini görür. Böy-
le bir işin gerçekleşmesinde bir Büyük İnşa Edici'nin var olduğunu kabul etmek, akla çok daha uygundur. 193
Bir tanesinin bile tesadüfen oluşması imkansız olan bu proteinlerden ortalama bir milyon tanesinin
tesadüfen uygun bir şekilde biraraya gelip eksiksiz bir insan hücresini meydana getirmesi ise, milyar-
larca kez daha imkansızdır. Kaldı ki bir hücre hiçbir zaman için bir protein yığınından ibaret değildir.
Hücrenin içinde, proteinlerin yanı sıra nükleik asitler, karbonhidratlar, lipitler, vitaminler, elektrolitler
gibi başka birçok kimyasal madde, gerek yapı gerekse işlev bakımından belli bir oran, uyum ve plan çer-
çevesinde yer alırlar. Her biri de birçok farklı organelin içinde yapı taşı veya yardımcı molekül olarak
görev yaparlar.
New York Üniversitesi kimya profesörü ve DNA uzmanı Robert Shapiro, sadece basit bir bakteride
bulunan 2000 çeşit proteinin rastlantısal olarak meydana gelme ihtimalini hesaplamıştır. (İnsan hücre-
sinde ise yaklaşık 200.000 çeşit protein vardır.) Elde edilen rakam, 10 40.000 'de 1 ihtimaldir. 194 (Bu sayı, 1 ra-
kamının yanına 40 bin tane sıfır gelmesiyle oluşan akıl almaz bir sayıdır.)
Cardiff Üniversitesi'nden, Uygulamalı Matematik ve Astronomi Profesörü Chandra Wickramasing-
he bu sayı karşısında şu yorumu yapar:
Bu sayı (10 40.000 ) Darwin'i ve tüm evrim teorisini gömmeye yeterlidir. Bu gezegenin ya da bir başkasının üze-
rinde hiçbir zaman (hayatın doğabileceği) bir ilkel çorba olmamıştır ve yaşamın başlangıcı rastlantısal ola-
rak gerçekleşemeyeceğine göre, amaçlı bir aklın ürünü olmalıdır. 195
Prof. Fred Hoyle ise, tüm bu sayılar karşısında şöyle demektedir:
Aslında, yaşamın akıl sahibi bir varlık tarafından meydana getirildiği o kadar açıktır ki, insan bu açık gerçe-
ğin neden yaygın olarak kabul edilmediğini merak etmektedir. Bunun (kabul edilmemesinin) nedeni, bilim-
sel değil, psikolojiktir. 196
Science News'ın Ocak 1999 sayısında yayınlanan bir makalede de, amino asitlerin nasıl olup da pro-
teinleri oluşturduğuna hala hiçbir açıklama getirilemediği şöyle belirtilmektedir:
Hiç kimse şimdiye kadar nasıl olup da geniş çapta dağılmış yapı taşlarının proteinlere dönüştüğünü tatmin
edici bir şekilde açıklayamamıştır. İlkel dünyanın varsayılan koşulları amino asitleri yalıtılmış bir yalnızlığa
doğru sürükleyecek şekildedir. 197
Sol-Elli Proteinler
Protein oluşumuyla ilgili evrimci tezlerin gerçekleşmesinin imkansızlığını biraz daha detaylı olarak
inceleyelim.
Canlılarda bulunan bir protein molekülünün meydana gelmesi için yalnızca uygun amino asitlerin
uygun sırada dizilmeleri yeterli değildir. Bunun yanı sıra, proteinlerin yapısında bulunan 20 çeşit amino
asitten her birinin de yalnızca "sol-elli" olması gereklidir. Kimyasal olarak aynı amino asidin hem sağ-el-
li hem de sol-elli olmak üzere iki farklı türü vardır. Bunların aralarındaki fark, üç boyutlu yapılarının bir-
biriyle zıt yönlü olmasından kaynaklanır. Aynen insanın, sağ ve sol elleri arasındaki farklılık gibi...
Adnan Oktar 695