Page 121 - Risale-i Nur - Şualar
P. 121

7.  ŞUÂ  - ÂYET-ÜL - KÜBRÂ                                                                                               123


                                               ِ
                                                                               ِ
                         ِ ِ
               ِ
                                                                   ِ
                                     ِ
                     ِ
                                          ِ ِ ِ
                                                           ۪
          ٌ ٌ وٌاتِاعانقبٌوٌةقفاوتمْل اٌاتِاداقتعابٌةرونمْلا ٌ ِ ٌ ةميقتسمْلا ٌلوقعْلاٌعامجا
                                    َ َ َ
                                                            َ
           َ َ ٰ َ َ َ َ َ َ
                                                َ َّ َ ه
                                           ْ
                                                        َ
                               ه
                                                                     ه ه
                                                                          ه َ ْ
                                                              ْ ه
                                                   ِ
                                     ِ
                                                            ِ ِ
                                                                        ِ
                         ِ
                                                                              ۪
          ٌ ٌٰ لٰع ٌَّلد ٌ اٰذَك ٌوٌب ِ ٌ هاَذمْلاٌوٌ ٌ تا ٌ د ادعتس ِ ِ  ٌ لْاٌفهلاختٌعمٌةقباَطتمْلا ٌ اتِ  ا ََ  نيقي
                                                                 َ
                                                      َ َ َ َ َ
                                                                               َ
                َ
                      َ
                                         َ َ
                              َ
                                  َ
             َ
                                                                       َ
                                                                   ه
                                           ْ ْ
                      ِ ِ ِ
                                                                  ِ ِ
                 ِ
                                                     ِ ِ ِ ِ
              ِ
                                     ۪
                                           ِ
                                                                         ِ
            ٌاتِايفشَكبٌةينارونلا ٌ ِ ٌ ةمي ٌ لسلا ٌ ٌ بوهلقْلاٌقافتاٌهتدحو  ٌ ۪ فِ ٌ  ٌهدوج ٌ وٌ ٌ بوجو
                                                  ه َ
                        َّ َ ُّ
             َ َّ ْ
                                               ه
                                                          َ َ
                                  َ
                                                                            ه ه
                                                                      ه ه
                                                            ْ
                                      َّ
                                                      ِّ
                          ِ ِ
                                                        ِ
              ِ ِ
                                                                ِ
              ٌ براشمْلا ٌوٌكلاسمْلاٌِنيابتٌعم ٌ ِ ِ  ه  ٌاتِادهاشمبٌوٌةق ِ ِ  ٌ باَطتمْلا
                                            ٌ ةقفاوتمْلا
                                                               ه َ َ
                                                       َ َ َ َ
                                                                         َ
                                             َ ٰ َ
                                                                           ه
                        َ
                   ٰ َ
                              َ َ
                                    ه َ َ َ َ
           denilmiş.

               Sonra;  Âlem-i  Gaybe  yakından bakan ve Akıl  ve Kalbde  seyahat
           eden  o  yolcu,  acaba  Âlem-i  Gayb  ne  diyor  diye  merakla  o  kapıyı  da
           şöyle bir fikir ile çaldı. Yâni: Mâdem bu cismanî Âlem-i Şehadette, bu
           kadar zînetli ve san'atlı hadsiz masnu'lariyle kendini tanıttırmak ve bu
           kadar tatlı ve süslü ve nihayetsiz Ni'metleriyle kendini sevdirmek ve bu
           kadar  mu'cizeli  ve  maharetli  hesabsız  Eserleriyle  gizli  Kemâlatını
           bildirmek, kavilden ve tekellümden daha zâhir bir tarzda fiilen istiyen
           ve  hâl  diliyle  bildiren  bir  Zât,  Perde-i  Gayb  tarafında  bulunduğu
           bilbedahe anlaşılıyor. Elbette ve her halde, fiilen ve halen olduğu gibi,
           kavlen ve tekellümen dahi konuşur, kendini tanıttırır, sevdirir. Öyle ise,
           Âlem-i  Gayb  cihetinde  O'nu,  O'nun  Tezahüratından  bilmeliyiz  dedi;
           Kalbi içeriye girdi, Akıl göziyle gördü ki:

               Gayet kuvvetli bir tezahüratla, Vahiylerin Hakikati, Âlem-i Gaybın
           her tarafında, her zamanda hükmediyor. Kâinatın ve mahlûkatın şeha-
           detlerinden  çok  kuvvetli  bir  Şehadet-i  Vücud  ve  Tevhid,  Allâmül-
           Guyubtan Vahiy ve İlham Hakikatleriyle geliyor. Kendini ve Vücud ve
           Vahdetini,  yalnız  masnu'larının  şehadetlerine  bırakmıyor.  Kendisi,
           kendine  lâyık  bir  Kelâm-ı  Ezelî  ile  konuşuyor.  Her  yerde,  İlim  ve
           Kudretiyle hâzır ve nâzırın Kelâmı dahi hadsizdir ve Kelâmının mânası
           O'nu bildirdiği gibi, Tekellümü dahi, O'nu Sıfâtiyle bildiriyor.

               Evet,  yüzbin  Peygamberlerin  Aleyhimüsselâm  tevatürleriyle  ve
           ihbaratlarının  Vahy-i  İlâhîye  mazhariyet  noktasında  İttifaklariyle  ve
           nev'-i  beşerden  ekseriyet-i  mutlakanın  Tasdik-Gerdesi  ve  Rehberi  ve
           Muktedası  ve  Vahyin  Semereleri  ve  Vahy-i  Meşhud  olan  Kütüb-ü
           Mukaddese ve Suhuf-u Semaviyenin delâil ve Mu'cizatlariyle, Hakikat-ı
           Vahyin  Tahakkuku  ve  Sübutu  bedahet  derecesine  geldiğini  bildi  ve
   116   117   118   119   120   121   122   123   124   125   126