Page 325 - Risale-i Nur - Şualar
P. 325

ONÜÇÜNCÜ  ŞUÂ                                                                                                                   327


           Eskişehir Mahkemesi, bunu bilfiil gösterdi. Bir seneden beri, gayet dikkatle
           içimize casusları sokan ve safdil ve cür'etkâr talebelerin ifşaatını zabteden
           ve bil'iltizam bizi perişan ve mesleğimizden pişman etmek için her vesileyi
           istimal eden, hattâ aleyhimize Şeyh Abdülhakîm'i sevkettikleri halde, onu
           ve  Şeyh Abdülbâki'yi  ve  bana  arasıra  itiraz  eden  Şeyh  Süleyman'ı  bizim
           gibi perişan eden adamlara karşı inkârlarınız ve kaçmanız, onların kanaat-ı
           vicdaniye  dedikleri  düşüncelerinde  beş  para  etmez  ve  Eskişehir'de  dahi
           etmedi.

               B e ş i n c i   N o k t a : Biz hem burada, hem Eskişehir'de tecrübe ile
           kat'î  anladık  ki:  Biz,  Vahdet-i  Mes'ele  cihetiyle  tam  bir  Tesanüde
           şiddetle muhtacız. Sıkıntıdan gelen gücenmekler ve titizlikler ve itira-
           zlar, bizim perişaniyetimizi ikileştirir. Maatteessüf en ziyade güvendiğim
           ve  itimad  ettiğim,  sizlerdiniz.  Bazı  hatırıma  bir  telaş  geldiği  vakit,
           İstanbul'dan  gelen  kâmil  ve  sıddık  Hocalar  ve  Kastamonu  Vilayetinde
           fevkalâde  Sadakat  gösteren  Zâtları  tahattur  ile  o  endişem  zâil  olurdu.
           Dikkat  ediniz,  küfr-ü  mutlakı  müdafaa  eden  gizli  komite  içinize  parmak
           sokmasın.  Benim  komşudaki  koğuşa  parmağını  soktu,  beni  azab  içinde
           bıraktı.  Şimdi  siz,  mabeyninizde  münakaşasız  bir  meşveret  ediniz.
           Kararınızı  kabul  ederim.  Fakat  benim  Müdafaatım  tâ Ankara'ya  gitse  ve
           medar-ı  nazar  olsa,  buradaki  mahkeme,  kurtulması  mümkin  olanlar
           hakkında  kararını  vermek  ihtimalini;  hem  şimdi  bizimle  uğraşan  ve
           Abdülbâki ve Abdülhakîm ve Hacı Süleyman'ı nefyeden ve Yeşil Şemsi'yi
           tahliyeden  sonra  burada  durduran  adamlar,  elbette  Hâfız  Mehmed  ve
           Seyyid  Şefik  gibi  Salabet-i  Diniyeleri  ile  ve  onların  ölmüş  reislerine  ve
           suretine  baş  eğmemesiyle  ve  ilhad  ve  bid'alara  tarafdarlıklarını
           göstermemesiyle beraber, serbest bırakmamak ihtimalini de; hem Risale-i
           Nur'un  tesettür  perdesinden  çıkıp  gayet  büyük  ve  umumî  bir  mes'elede
           kendi kendine merkezlerinde mübarezesi zamanında Şakirdlerini arkasında
           bulmak  ve  kaçmamakla  sarsılmaz  ve  mağlub  olmaz  bir  Hakikata
           bağlandıklarını  mütereddid  ve  mütehayyir  Ehl-i  İmana  göstermesi  gayet
           lüzumlu  olduğunu  dahi  nazarınıza  ve  meşveretinize  alınız.  Sakın  sakın
           birbirinizin  kusuruna  bakmayın;  hiddet  yerinde  hürmet  ediniz,  itiraz
           yerinde yardım ediniz.

                                           * * *
   320   321   322   323   324   325   326   327   328   329   330