Page 322 - Risale-i Nur - Şualar
P. 322
324 ŞUÂLAR
zelzele hakkında tafsilen yazdığı Keramet-i Nuriyeyi tasdik ederim ve
kanaatım da o merkezdedir. Çünki Risale-i Nur ve Şakirdlerine dört defa
şiddetli taarruzların aynı zamanında dört defa dehşetli zelzelenin hücumu
tam tamına Tevafukları tesadüfî olmadığı gibi; Risale-i Nur'un iki Merkez-i
İntişarı olan Isparta ve Kastamonu'nun sair yerlere nisbeten âfâttan mahfuz
ٌ ِ
kalmaları ve Sure-i ٌعْلاٌو işaretiyle, Âhirzamanın en büyük bir hasaret-i
ص
ر
ْ َ َ
İnsaniyesi olan bu ikinci harb-i umumîden çare-i necat ise İman ve Amel-i
Sâlih olmasından, Risale-i Nur'un Anadolu'nun her tarafında İman-ı
Tahkikîyi neşri zamanına Anadolu'nun fevkalâde olarak bu hasaret-i azîme-
i harbiyeden kurtulması tam tamına Tevafuku dahi tesadüfî olamaz. Hem
Risale-i Nur'un Hizmetine zarar veren veya Hizmette kusur edenlere aynı
zamanında gelen şefkat veya hiddet tokatlarının yüzer vukuatları tam
tamına Tevafukları tesadüfî olmadığı gibi, Risale-i Nur'a hüsn-ü hizmet
edenlerin hemen hemen bilâistisna maişetinde Vüs'at ve Bereket ve
Kalbinde Meserret ve Rahat görmelerinin binler hâdiseleri dahi
tesadüfî olamaz.
* * *
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
ٌهراتخاٌام ٌ ۪ فِ ٌ ٌيرخْل ٌ َا ve ٌمهكلٌيرخٌوه ٌ وٌائيشٌاوهرْك ٌ تٌ ٌ نَا ٌ َٓ سع
ٌ
ً
ا
للّ
َ
َ
َ
ْ َ
ه َ َ ْ
ه ٰ
َ ْ
َ َ ه
َ
ه َ
ْ
َ
ْ
ه ْ
ٰ
Sırrıyla, Risale-i Nur'un en mahrem parçaları, en nâmahremlerin ellerine
geçmek ve en mütekebbirlerin başlarına vurmak ve en baştakilerin
ِ
yanlışlarını göstermek için ٌترونتٌارس perdesinden çıktı. Şimdiye
ْ َ َّ َ َ
ًّ
kadar mes'ele küçültülmek isteniliyordu. Fakat nasılsa bildiler ki; mes'ele
pek büyüktür ve ehemmiyetle celb-i dikkat ise Risale-i Nur'un parlak Fütu-
hatına ve düşmanlarına da hayretle kendini okutmasına yol açar. Hattâ
Eskişehir Mahkemesindeki çok mütemerridleri ve mütehayyirleri ve muh-
ِ
ٌ
ا
taçları tenvir edib kurtardı, o zahmetimizi Rahmete çevirdi. ٌءا ٌ َٓش ٌنا bu
للّ
َ ٰ
ْ َ
ه
defa daha geniş bir sahada, daha çok mahkemeler ve merkezlerde o Kudsî
Hizmeti görecek. Evet Risale-i Nur'un tarz-ı beyanını gören, lâkayd
kalamaz. Başka eserler gibi yalnız Aklı ve Kalbi değil, belki nefsi de ve
hissiyatı da musahhar eder.