Page 705 - Risale-i Nur - Şualar
P. 705

BİRİNCİ  ŞUÂ                                                                                                                          707

                                            ِ
                                                ِ
                                      ۪

           sekiz – dokuz Âyetlerde ميقتسم      طا   رص Kelimeleri bu mezkûr iki Âyet
                                       َ
                                               َ
                                        ْ ُ
           gibi  Risalet-ün-Nuru  Sırat-ı  müstakim´in  efradına  hususî  idhal  edip
                                                                   ِ

           remzen ona baktırır ve İstikametine işaret eder. Eğer  طار   ص daki tenvin
                                                                 َ
           sayılmazsa   نلَا daki şeddeli ن bir ن sayılır, yine Tevâfuk eder. Hem
                      رو
                        ُّ
           nasılki bu Âyet Risale-in-Nura ismiyle bakıyor, öyle de Onun istihzarat
                                                        ِ
                                                    ِ

                                          ۪
           zamanına  da   bakar.  Çünki ميقتسم  طارص لٰا    َ ا       ر   ۪ ب   ٰ    ۪ نّي   ده in   makam-ı
                                          َ
                                                                 ٰ َ
                                            ْ ُ
                                                  َ
           cifrîsi  bin  üçyüz  onaltı  ederek,  Risalet-ün-Nur  Müellifinin  ihtiyarsız
           olarak İstihzarat-ı Nuriyede bulunduğu ve umum malûmatını  Kur'ânın
           fehmine  basamaklar  yaptığı  en  hararetli  tarihi  olan  bin  üçyüz  onaltı
           adedine  tam  tamına  Tevâfuku  elbette  evvelki  işâratı  te'yid  ve  onunla
           teeyyüd ederek Risalet-ün-Nuru Daire-i Harîmine remzen belki işareten
           dâhil ediyor..

               Cây-ı dikkat ve ehemmiyetli bir Tevafukdur ki: Risalet-ün-Nur
           Müellifi bin üçyüz onaltı sıralarında mühim bir İnkılâb-ı Fikrî geçirdi.
           Şöyle ki: O tarihe kadar  ulûm-u mütenevviayı,  yalnız  İlimle tenevvür
           için merak ederdi, okurdu, okuturdu. Fakat birden o tarihte merhum vâli
           Tahir Paşa vasıtasiyle avrupanın Kur'âna karşı müthiş bir su-i kasdları
           var olduğunu bildi. Hattâ bir gazetede ingilizin bir müstemlekât nâzırı
           demiş:


               "Bu Kur'an, İslâm elinde varken biz onlara hakikî hâkim olamayız.
           Bunun  sukutuna  çalışmalıyız"  dediğini  işitti,  gayrete  geldi  Birden

           makam-ı cifrîsi bin üçyüz onaltı olan    هنع ضِرع  Fermanını mânen

                                                                ف   َا
                                                  م
                                                             َ
                                                  ْ
                                                            ْ
                                                   ُ ْ َ ْ
           dinliyerek bir İnkılâb-ı Fikrî ile merakını değiştirdi. Bütün bildiği ulûm-
           u mütenevviayı Kur'ânın fehmine ve Hakikatlarının isbatına basamaklar
           yaparak  hedefini  ve  Gaye-i  İlmiyesini  ve  Netice-i  Hayatını,  yalnız
           Kur'ânı bildi. Ve Kur'ânın  İ’caz-ı Mânevîsi Ona Rehber ve Mürşid ve
           Üstad oldu. Fakat maatteessüf o gençlik zamanında çok aldatıcı ârızalar
           yüzünden  bilfiil  o  Vazifenin  başına  geçmedi.  Bir  zaman  sonra  harb-i
           umumînin tarraka ve gürültüsü ile
   700   701   702   703   704   705   706   707   708   709   710