Page 709 - Risale-i Nur - Şualar
P. 709

BİRİNCİ  ŞUÂ                                                                                                                          711



                İ Z A H T A N    E V V E L    M Ü H İ M    B İ R    İ H T A R

                         (Lüzumlu  dört-beş  Nokta  beyan  edilecek)

               B i r i n c i  N o k t a: Hadîste vârid olduğu gibi, "Herbir Âyetin
           mana  mertebelerinde  bir  zâhiri,  bir  bâtını,  bir  haddi,  bir  muttalaı

           vardır.  Ve   Bu  dört  tabakadan   herbirisinin   Hadîsce  نوص   غ و نوجش
                                                                      ُ َ ٌ ُ ُ
                                                                  ٌ
                                                                     ُ
           tâbir  edilen  füruatı,  işârâtı,  dal  ve  budakları  vardır"  mealindeki
           Hadîsin hükmüyle, Kur'an hakkında nâzil olan bu Âyet-i Kudsiye, fer'î bir
           tabakadan ve bir mâna-yı işarîsiyle de Kur'an ile münasebeti çok kuvvetli
           bir Tefsirine bakmak, şe'nine bir nakise değil. Belki o Lisan-ül Gaybdaki
           İ'caz-ı Mânevîsinin muktezasıdır.

               İ  k  i n c i   N o k t a : Bir tabakanın mâna-yı işârîsinin külliyetindeki
           efradının  bu  asırda  tezâhür  eden  ve  münasebeti  pek  kuvvetli  bir  ferdi
           Risalet-ün-Nur olduğunu, Onu okuyan herkes tasdik eder. Evet ben Risalet-
           ün-Nur'un Has Şâkirdlerini işhad ederek derim:

               Risalet-ün-Nur  sair  Te'lifat  gibi  Ulûm  ve  fünundan  ve  başka
           Kitablardan  alınmamış.  Kur'andan  başka  Me'hazı  yok,  Kur'andan
           başka Üstadı yok, Kur'andan başka Mercii yoktur. Te'lif olduğu vakit
           hiçbir  Kitab  Müellifinin  yanında  bulunmuyordu.  Doğrudan  doğruya
           Kur'anın  Feyzinden  mülhemdir  ve  Semâ-i  Kur'anîden  ve  Âyâtının
           Nücumundan, Yıldızlarından iniyor, Nüzul ediyor.

               Ü ç ü n c ü   N o k t a: Resail-in-Nur baştan başa İsm-i Hakîm ve
           Rahîm'in  mazharı  olduğundan  bu  üç  Âyetin  âhirleri  İsm-i  Hakîm  ile  ve
           gelecek yirmibeşinci dahi Rahman ve Rahîm ile bağlamaları münasebet-i
           mâneviyeyi cidden kuvvetlendiriyor. İşte bu kuvvetli münasebet-i mânevi-

                                     ِ
                                 ِ
           yeye  binaen  deriz  ki:  با   تكلا لي   ۪نت  Cümlesinin  sarih  bir  mânası Asr-ı
                                    َ ْ ُ
                                             ْ َ
           Saadette  Vahiy  suretiyle  Kitab-ı  Mübînin  Nüzulü  olduğu  gibi,  mâna-yı
           işârîsiyle  de,  her  asırda  o  Kitab-ı  Mübînin  Mertebe-i  Arşiyesinden  ve
           Mu’cize-i Mâneviyesinden Feyz ve İlham tarikıyle Onun gizli Hakikatları
           ve  Hakikatlarının  Bürhanları  iniyor,  Nüzûl  ediyor  diyerek  şu  asırda  bir
           Şâkirdini  ve  bir  Lem'asını  Cenah-ı  Himayetine  ve  Daire-i  Harîmine  bir
           hususî iltifat ile alıyor.
   704   705   706   707   708   709   710   711   712   713   714