Page 246 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 246

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI






                       ve daha da aksileşir. Ancak diğer yandan da amacı sevgi olmadığı için bunları
                       umursamamaya çalışır. Kendi aklınca küfrün yanında olsa, bunun hiç sorun olma-
                       yacağını; orada tüm insanlar onun gibi olacağı için, böyle bir moral bozukluğu ya-

                       şamayacağına inandırır kendini.
                           Ama Müslümanlar arasında olduğu her an, bu zıtlık çok ciddi şekilde göze

                       çarpmaktadır. Ve Müslümanlar da bu farkı açıkça görebilmektedirler. Müslümanlar
                       güzel ahlaklı, iyi niyetli, vicdanlı ve insanlara hüsn-ü zan ile, yani iyi tarafından ba-
                       karak yaklaşan kimseler oldukları için, bu gerçeğin farkında olsalar da, münafık

                       karakterli bu insanlara güzel davranmaya çalışırlar. Güzel sözde, nezih tavırlarda,
                       gönül alıcılıkta, iltifatta, koruyup kollamada hiçbir eksiklik göstermezler. Ama mü-
                       nafık, gördüğü tüm bu ihtimama karşı gerçek anlamda hiç sevilmediğini ve hatta

                       kendisine karşı Müslümanların müthiş dikkatli ve tetikte olduklarını bilir. Dola-
                       yısıyla da ona karşı samimi bir sevgi duyamadıklarını, aksine buğz ettiklerini
                       tüm açıklığıyla hisseder.

                           'Hem çok itici olduğunu hem de hiç sevilmediğini bilmek', münafığın sevgisiz
                       ve karanlık ruhunda daha da büyük bir öfke, kin ve nefret oluşturur. Müslüman-

                       lardan intikam alma, onlara zarar ve sıkıntı verme, onları yorma, huzursuz etme
                       ve sebepsiz yere hırçınlaşma isteği giderek daha da artar. Ve onların yanındayken
                       de terslik yapma, pis bakışlarla bakma, küstah ve züppe cevaplar verme, insaniyete,

                       nezakete ve merhamete kötülükle karşılık verme gibi ahlaksızları giderek daha da
                       yoğunlaşır. Üzerindeki şeytani elektrik, bulunduğu her ortamda müthiş rahatsız

                       edici bir gerilim oluşturur. Dolayısıyla münafığın girdiği yere, sanki adeta iblis
                       gelmiş gibi olur.
                           Bir Müslümanın bir münafığı gerçek anlamda sevebilmesi mümkün değildir

                       ancak Allah için, belki bir gün yaptığı ahlaksızlıklardan vazgeçmesi ümidiyle,
                       yine de münafığa karşı sabırlı olur, şefkatle ve merhametle yaklaşır. Ne var ki
                       gördüğü bu üstün ahlak da, münafıkta olumlu bir etki uyandırmaz. Kendinden

                       başka kimseyi sevmediği için, Müslümanlara karşı yaptığı hainliklerine, alçaklıkla-
                       rına ve kahpece eylemlerine devam eder.



                           MÜNAFIĞIN RUHUNDA SEVG  VE SAYGI H SS  YOKTUR

                           Münafık çok aşağılık bir varlıktır. Sevgi, şefkat, merhamet, acıma hissi, affedi-
                       cilik, incelik, nezaket gibi özelliklerden tamamen yoksundur. Bu tavırların kendisine

                       gösterilmesini, yalnızca 'kendisinin sözde herkesten daha büyük olduğunu' ispat-
                       layabilmek için kullanmaya çalışır. En çok sevilmek ister, çünkü bu şekilde 'sevgiye







           244
   241   242   243   244   245   246   247   248   249   250   251