Page 249 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 249

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)






                     MÜNAFIK, MÜSLÜMANLARI GÖRMEYE DAYANAMADIĞI  Ç N

                     KEND N  TECR T EDER

                     Münafık bedenen kalabalık Müslüman topluluğunun içinde bulunsa dahi,
                 ruhen tamamen kendini onlardan tecrit eder. İçindeki kin, nefret ve kıskançlığı
                 bastıramadığı için, iman edenlerin yanında çok büyük bir azap çeker. Bu yüzden

                 zaman içerisinde gitgide Müslümanlardan uzaklaşır. Ancak münafık adeta bir 'bu-
                 kalemun gibi' istediği anda istediği görünüme bürünebildiği için, Müslümanların

                 yanında kendisine neşeli ve mutlu bir insan görünümü verir. Ama dikkatle bakıldı-
                 ğında, o karanlık dünyasında, 'adeta kapalı bir fanus içindeymiş gibi', tamamen
                 tek başına yaşadığı ve hiç dostunun olmadığı açıkça görülür. Sevgiyi, saygıyı, dost-

                 luğu, kardeşliği yaşamadığı ve en önemlisi de Müslümanlara karşı derin bir öfke ve
                 kıskançlık duyduğu için, onların her hareketinden sıkılır. Özellikle de Müslümanların

                 birbirleriyle öz kardeşten daha yakın olmaları, imandan kaynaklanan neşelerinin,
                 keyiflerinin sürekli yerinde olması, birbirlerine samimi sevgi gösterme şekilleri, il-
                 tifatları münafığın içini adeta yakar. Çünkü münafık hep 'merkezde bulunmak' ve

                 hep 'en çok dikkati çeken kişi olmak' ister.
                     Ama Müslümanlar böyle ahlakı bozuk bir varlığı değil de, elbette ki de tak-
                 vaca en üstün gördükleri, en güzel ahlaklı, en mülayim, en mütevazi, en dürüst

                 olan kişilere sevgilerini ve saygılarını yöneltirler. Dolayısıyla münafık hayalindeki
                 küfri saygıyı bir türlü Müslümanlardan göremez. Bu da münafığı çok bunaltır.
                 Çünkü 'büyüklüğünü istediğini gibi yaşayamamak', Müslümanlar arasında 'sıradan

                 bir insan konumunda olmak', münafığın en dayanamayacağı konulardan biridir.
                     Bunun yanı sıra, Müslümanların hemen her cümlelerinde Allah'ın ismini

                 zikretmeleri, her konuşmalarında ve her tavırlarında Kuran ahlakını yansıtmaları
                 münafığı çok kızdırır. Allah'ın ismini duymak, Kuran ahlakının övüldüğünü ve ya-
                 şandığını görmek istemez. Müslümanların sürekli İslam'a fayda verecek etkili ça-

                 lışmalar yapmalarına şahit olmak da yine münafığın tahammül edemediği konu-
                 lardan biridir. İşte bu yüzden de kendini o ortamdan 'tecrit eder' ve Müslümanlardan

                 ayrı bir yerde durmaya özen gösterir. Müslümanların  neşe dolu ortamlarında, mü-
                 nafık hep bir köşede oturur, yüzünü ekşitir, bakışlarını iyice anlamsız hale getirir.
                 İnsan düşmanı, şizofren ruhlu bir akıl hastası görünümü vardır. Herkes gülerken,

                 o surat asar. Herkes sohbet ederken, o sessizleşir. Tüm tavırları dengesiz ve psi-
                 kopat görünümlüdür.
                     İşte münafığın bu hali, Allah'ın, ona dünyada ahlaksızlığı dolayısıyla verdiği

                 karşılıklardan biridir. Münafık tüm bu şeytani tavırları, sırf Müslümanları rahatsız






                                                                                                             247
   244   245   246   247   248   249   250   251   252   253   254