Page 253 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 253

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)






                 olayların da yine bu güçlere yeteri kadar sığınamamış olmalarından kaynaklandığına
                 inanırlar. İşte bu çarpık bakış açısı nedeniyle de münafık, başına gelen güzel şeyler,
                 sahip olduğu nimetler, yaşadığı hayırlı olaylar sebebiyle Allah'a şükretmez. Müs-

                 lümanların yanında münafığın en dikkat çeken yönlerinden biri de zaten budur.
                 "Elhamdülillah", "Allah'a şükürler olsun", "Allah'a hamd olsun" sözlerini hemen

                 hiç kullanmaz.
                     Bir Müslüman başına gelen bir hastalıktan kurtulduğunda hemen Allah'a şük-
                 reder. "Rabbim Senin lütfun olmasaydı, bu hastalıktan kurtulamazdım. Şifayı

                 veren ancak Sen'sin" der. Müslüman kardeşleri ona bir ikramda bulundukları
                 zaman, o onlara en nezih tavrıyla teşekkür ettiği gibi; bunu ona lütfedenin Allah

                 olduğunu bilerek yine önce Allah'a şükreder. Yolda giderken güzel bir manzarayla
                 karşılaştığında; çiçeklerin açtığını, denizin güzelliğini gördüğünde de, yine hep
                 Rabbimiz'e şükreder. Yaşadığı yerde böyle bir güzellik ve nimetle kendisini karşı-

                 laştırdığı için, Allah'ın sevgisinden duyduğu hoşnutluğu dile getirir. Yürürken ayağı
                 kayıp düştüğünde de, yerden kalkabildiğini gördüğünde, Allah'ın lütfunu düşünüp
                 yine şükreder. "Rabbim beni korudu, çok ağır yaralanabilirdim, Allah yardım

                 etti, elhamdülillah" der.
                     İşte münafıkta günlük hayatın hiçbir aşamasında bu ahlaka rastlanmaz. O
                 her gördüğü şeyden 'sadece şikayet eder ve söylenir'. Yaşadığı her an, nefes ala-

                 bilmek için bile Allah'a muhtaç olduğu halde, içindeki 'büyüklük duygusu' ne-
                 deniyle Allah'ı anmak ve Allah'a şükretmek istemez.

                     Ancak elbette ki bu nankör ve şükretmesini bilmeyen şeytani ahlakı, münafığın
                 kendinden başkasına zarar getirmez. Münafık hoşnutsuz, şikayetçi, huysuz ahlakıyla,
                 huzursuz ve mutsuz bir hayat yaşar. Müslümanlar başlarına gelen iyi ya da kötü

                 gibi görünen her olayda hayır görüp, Allah'ın her şeyi kaderde en hikmetli
                 şekilde yarattığını bilmenin huzurunu yaşarlar. Bu tevekkülleri nedeniyle de

                 hiçbir şey onları mutsuz etmez. Münafıksa dünyada kendi elleriyle kendisine
                 cehennem gibi bir hayat oluşturur ve bunun acısını da yine sadece kendisi çeker.



                     MÜNAFIK, SÜREKL   Y L K VE GÜZEL AHLAK GÖRDÜĞÜ

                     MÜSLÜMANLARA KARŞI ÇOK NANKÖRDÜR

                     Allah'ın Peygamberlere vahiyle bildirmesi dışında, 'kimin cennete kimin ce-
                 henneme gideceğini bilmek', dünya hayatında asla mümkün olamaz. Bu nedenle

                 Müslümanlar, münafık karakterini en yoğun üzerinde barındıran, bu yönde
                 çirkin bir cesareti ve ısrarı olan bir kişiye dahi, bir gün değişebileceğini ve ahla-
                 kını düzeltebileceğini düşünüp hep ümitvar bir bakış açısıyla yaklaşırlar.




                                                                                                             251
   248   249   250   251   252   253   254   255   256   257   258