Page 255 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 255

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)






                 gerekli her türlü önlemi de asla elden bırakmazlar, bu konuda gevşekliğe düşmez-
                 ler.
                     Münafık ise, Müslümanlardan gördüğü tüm bu iyiliklere, fedakarlığa, neza-

                 kete, güzel ahlaka rağmen çok nankördür. Kendini akıl, yetenek, görgü ve kalite
                 olarak tüm Müslümanlardan daha üstün gördüğü ve bu yönde ruhundaki büyük-

                 lenme hissini sürekli beslediği için, kendisine yapılan bütün iyilik ve güzelliklerin
                 zaten 'hakkı olduğuna' inanır. Kendisine verilen bir hediyeyi, sunulan bir ikramı
                 hak ettiğini düşündüğü için teşekkür etmeyi gereksiz bulur. Münafık mantığında

                 kendisine yapılan iltifatlar da zaten onun en doğal hakkıdır. Ona göre, madem ki en
                 büyük, en akıllı, en yetenekli olan odur; iltifatlar da elbette ki ona yapılacaktır. Hatta

                 müminlerin, kendisine gösterdikleri her türlü özveriyi ve inceliği mecbur oldukları
                 için yaptıklarına inanır. Dolayısıyla da münafıkta Müslümanlara karşı ne bir minnet
                 duygusu ne teşekkür etme isteği oluşur.

                     Münafığın bu ahlaksız yapısı, günlük hayatın pek çok aşamasında kendini belli
                 eder. Örneğin bu kişi hastalandığında, bütün Müslümanlar o kişinin etrafında per-
                 vane olurlar. Allah rızası için onun her türlü ihtiyacıyla ve bakımıyla ilgilenirler.

                 Doktoru ararlar, ilacını veriler, ateşine bakarlar, yemeğini hazırlayıp yanına kadar
                 götürüp ikram ederler, hal hatır sorarlar. Gece boyunca saat kurup aralarda uyanıp
                 gidip sağlığını kontrol ederler. Gerekirse hiç uyumadan onun başında nöbet tutarlar.

                 Müslümanlar tüm bunları yaparken her aşamada özel olarak vicdanlarını kullanıp,
                 emek verirler. İşte münafığın farkı bu gibi durumlarda hemen ortaya çıkar. Müslü-

                 manlar böyle bir ihtimam karşısında ömür boyu karşılarındaki Müslüman kardeş-
                 lerine Allah rızası için sevgi duyarlar. Defalarca teşekkürlerini, sevgilerini, muhab-
                 betlerini dile getirirler.

                     Münafıklık batağındaki bir kişi ise, hastalığı geçene kadar, kendisine en iyi şe-
                 kilde bakılabilmesi için yarım ağızla da olsa Müslümanlara teşekkür eder. Ama

                 kalbiyle dili birbirine tamamen zıttır. Gün gelip de bir öfke patlaması yaşadığında,
                 'kendisiyle hasta olduğunda bile hiç ilgilenilmediğini, ilgilenilse de isteksizce ve
                 kerhen ilgilenildiğini' iddia eder. kendisiyle ilgilenen kişinin tüm bunları hiç iste-

                 meden yaptığını kendisine sürekli hissettirdiğini öne sürerek 'nankörce ve adice
                 bir iftira' atar. Hatta kimi zaman onlarca şahide ve gördüğü abartılı ihtimama rağ-
                 men, kendisiyle hiç ilgilenilmediğini iddia ederek çirkefçe yalan da söyler. Çünkü

                 münafık Müslümanlardan nefret eder. Amacı, 'Müslümanları sözde gaddar ve sev-
                 gisiz gibi  göstermek', 'kendisine zulmedildiği imajını vermek' ve 'yeni ahlaksız-
                 lıkları için kendince meşru zemin oluşturmak'tır.








                                                                                                             253
   250   251   252   253   254   255   256   257   258   259   260