Page 259 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 259

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)






                     Ey Peygamber, Allah'tan sakın, kafirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz
                     Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Sana Rabbinden vahyedilene uy. Şüp-
                     hesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Ahzab Suresi, 1-2)

                     Tüm varlıklar gibi, münafıkları da, onlara yol gösteren liderleri şeytanı da ya-
                 ratan Allah'tır. Bu samimiyetsiz insanların ruhlarındaki alçaklığı, şeytanlığı ve ah-

                 laksızlıkları da en iyi bilen yine Rabbimiz'dir. İşte Allah Kuran'ın birçok ayetiyle
                 Müslümanlara münafık karakterini tanıtmış ve iman aklı ile, onları 'Müslümanlara
                 zarar veremeyecek hale getirmenin yolunu' göstermiştir.

                     Münafığın Müslümanlar üzerinde oynamaya çalıştığı en önemli oyunlardan
                 biri, 'verdiği gerçek dışı bilgilerle onları yanlış yönlendirmek ve tuzağa düşür-

                 mek'tir. Küfrü dost edinen münafık, onlara sürekli en hayati ve en doğru istihbaratı
                 aktarıp onları güçlendirmeye çalışırken, Müslümanlara da kasıtlı olarak yanlış
                 bilgiler vererek onları 'başarısızlığa uğratmak' ister. Böylece, sırtını dayadığı ve

                 güçlü olduğunu sandığı derin yapılanmaları, şeytani güç odaklarını, dost ve yan-
                 daşları olan diğer münafıkları koruma altına almayı amaçlar. Çünkü Müslümanlar
                 doğru bilgi ile hareket ettiklerinde, münafıkların şeytani sistemlerinin temelden

                 çökeceğini ve küfrün tüm dünyaya hakim kılmak istediği dinsizliğin yenilgiye uğ-
                 rayacağını bilir. Bu da münafığın en istemediği şeydir. Amacı zaten Müslümanları
                 içten içe zayıflatmak, başarısızlığa uğratmak ve hatta yok etmektir. Böylece kendisi

                 de özlem duyduğu inkarcı hayatı hiçbir vicdan azabı hissetmeden rahatlıkla yaşa-
                 yabileceğini zanneder.

                     İşte münafık, yalnız başına kaldığında ya da inkarcı dostlarıyla gizli bağlantıya
                 geçtiğinde, ince ince, olayları istediği şekle doğru yönlendirebilmenin planlarını
                 kurar. 'Hangi konulara değinir, hangi konuları gündeme getirirse, asıl anlatmak

                 istediği mantıkları dile getirebilme imkanı yakalayabilir', önce bunun hesaplarını
                 yapar. Ardından yavaş yavaş buna zemin hazırlamaya başlar. Gün içinde karşılaştığı

                 Müslümanlara teker teker o konuyla ilgili ince telkinler vermeye başlar. Sanki başka
                 bir konudan bahsediyormuşçasına, konuyu bir yere getirir ve o noktada da aslında
                 onun için asıl ehemmiyetli olan kısmı iyice vurgular. Sonrasında bir başkasına

                 gidip, ona da sanki muhabbet sırasında, -konu istemsiz olarak oraya gelmişçesine-
                 yine istediği bir başka mantığı o kişilerin zihnine yerleştirmeye çalışır. Yeteri kadar
                 kamuoyu oluşturduğuna inanana kadar bu sinsi çalışmasına devam eder.

                     Bu aşama tamamlandığında ise, asıl oyununu oynayacağı kısma geçer. Zayıf
                 aklıyla, bu konuda kendinden yana ciddi bir kamuoyu oluşturduğunu ve artık
                 sohbet ortamında ilgili konudan söz açtığında, bu kişilerin kendisinden yana destek

                 vereceklerini sanır. Oysaki Müslümanlar münafığın cılız aklının yanında, onun





                                                                                                             257
   254   255   256   257   258   259   260   261   262   263   264