Page 284 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 284

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI






                       devam eder ve sinsi faaliyetlerini sürdürür. Ayrıldığında, Müslümanların olmadığı
                       bir yerde, 'ahlaksızlık yapma gücünü kaybedeceğini' ve oradayken olduğu kadar
                       'etkili eylemler yapamayacağını' düşünür. Elbette ki münafık, inkar edenlerin ya-

                       nına gittiğinde de, Müslümanlara olan düşmanlığını sürdürecek; şeytani eylem-
                       lerine devam ederek Müslümanlara zarar vermeye çalışacaktır. Ama münafık tüm

                       bunları, onların arasındayken sinsice ve gizli yollarla yapmaktan daha büyük bir
                       şeytani zevk alır. İçlerinde olup onları aldatabilmek, münafığın çok daha fazla ho-
                       şuna gider. Ayrıca Müslümanlar arasındayken, elinde 'çok daha çeşitli şekillerde

                       adilik, haysiyetsizlik ve alçaklık yapabilme imkanı' olur. Sesiyle, yüzüyle, bakış-
                       larıyla, mimikleriyle, bakışlarıyla, huysuzluklarıyla münafığın eylem yapabileceği

                       onlarca konu vardır. Müslümanlardan uzak bir yerde iken tüm bunları yapabilme
                       dozu ise düşecektir.
                           Diğer yandan da münafık içten içe, sürekli olarak 'bir an önce küfrün yanına

                       gidip, kendisine Allah'ı, İslam'ı hatırlatan her şeyden olabildiğince uzaklaşmayı'
                       da çok ister. Ancak o zaman şeytan ile baş başa kalabileceği için, istediği şeytani
                       mutluluğu da o zaman bulabileceğine inanır.

                           Müslümanlarla birlikte geçirdiği her an, onların neşesine, huzuruna, birbirlerine
                       olan kopmaz bağlarına, tutkulu sevgilerine şahit olur. Kıskançlıktan kavrulur ve bu
                       durum sürekli olarak onun canını yakar. İşte tüm bunlar dolayısıyla da, bir an önce

                       aralarından kaçıp gitme hissiyle yanıp tutuşur.
                           Dolayısıyla münafık, Müslümanların yanında olduğu süre boyunca, hep bun-

                       ların muhasebesini yaparak, 'kar-zarar hesaplarını enine boyuna değerlendirerek'
                       yaşar. Müslümanlara, içeriden verebileceği en fazla zararı verebildiğine inandı-
                       ğında, küfürdeki yerini de istediği şekilde sağlamlaştırabilmişse, işte münafık o

                       zaman iman edenlerin yanından ayrılma planını harekete geçirmeye başlar. Bunun
                       için hem 'inkar edenlerden elde edeceği çıkarlarının, halihazırda Müslümanların

                       yanında olduğundan daha fazla olacak şekilde garantilenmiş olması'; hem de
                       'Müslümanlara içten içe yeteri kadar zarar vermeyi başarabilmiş olması' gerektiğini
                       düşünür. Tüm bu şartlar bir arada olacak şekilde ayarlanmadığı sürece münafık ay-

                       rılmayacak, bu imkanları elde edene kadar sinsi oyunlarına devam edecektir.
                           Tüm bu hesaplamaları yapıp sinsi planlarını kurarken münafığın gafil olduğu
                       çok önemli bir konu vardır. Münafığın Müslümanlar arasında kalması da, onlardan

                       ayrılıp gitmesi de, her halükarda Müslümanlar için hayırdır. Müslümanlarla kal-
                       ması da Allah'ın onlara olan rahmetidir, gitmesi de. Müslümanların, böyle şeytani
                       bir varlığın sinsi faaliyetlerine rağmen hak dini hakim kılmak için çaba harcamaları

                       onların Allah Katında alacakları ecirleri daha da artırır. Münafığın ayrılması da,





           282
   279   280   281   282   283   284   285   286   287   288   289