Page 172 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 172

174                                                                                                              MEKTUBÂT


          gördüğü vakit, "İçinizde Dava-yı Nübüvvet eden var mı?" "Yok" derlerdi.
          Sonra  bi'set  vaktinde  yine  sormuş;  "Evet"  demişler,  "Biri  Dava-yı
          Nübüvvet ediyor." Demiş: "İşte Âlem Onu bekliyor."

                 Yedincisi:  Nasara  Ülema-yı  benamından  İbn-ül  Alâ,  bi'setten  ve
          Peygamber'i  görmeden  evvel  haber  vermiş.  Sonra  gelmiş.  Hazret-i  Pey-
          gamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş demiş:
                                     ِ
                                                       ِ
                     ِ لي   جن ْ  ِ   هْا  ِ      ڇ      كتفص تدجو    د   قَل    ِق   حْلاب  ك  َ َ َ َ  ى     عب   ث     او   ىل   ذ
                                َ َ َ
                                        ُ ْ َ
                                                َ ْ َ
                                                                    َ
                                                    َ ِّ
                                   ِ
                                    ل وتبْلا     نبا  َ  ِ    ر     ب   ك    َ    ڧو
                                                   ى َ َ
                                     ُ َ
                                          ُ ْ
                 Yani:  "Ben  Senin  Sıfatını  İncil'de  gördüm,  Îman  ettim.  İbn-i
          Meryem, İncil'de Senin geleceğini müjde etmiş."

                 Sekizincisi:    Bahsi     geçen    Habeş    padişahı   Necaşî     demiş:
         ِ   ةنَطْل   سل ا ه ِ ِ    ذه نع  هدب    ه   تم ْ َ َ ُ َ َ  ِ        ڋ     خ   د    ت   يَل    Yani:    "Keşki    şu     saltanata
           َ
                                           ْ َ
                          ا َ
                     ٰ ْ
              ى
          bedel  Muhammed-i  Arabî  Aleyhissalâtü  Vesselâm'ın  Hizmetkârı
          olsaydım. O Hizmetkârlık, saltanatın pek fevkindedir."

                 Şimdi İlham-ı Rabbanî ile gaibden haber veren bu Âriflerden sonra;
          gaibden Ruh ve cinn vasıtasıyla haber veren kâhinler, pek sarih bir surette
          Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın geleceğini ve Nübüvvetini haber
          vermişler.  Onlar  çoktur;  biz,  onlardan  meşhurları  ve  manevî  tevatür
          hükmüne  geçmiş  ve  ekser  tarih  ve  Siyerde  nakledilmiş  birkaçını  zikre-
          deceğiz. Onların uzun kıssalarını ve sözlerini Siyer Kitablarına havale edib,
          yalnız icmalen bahsedeceğiz.

                 Birincisi: Şıkk isminde meşhur bir kâhindir ki; bir gözü, bir eli, bir
          ayağı varmış. Âdeta yarım insan... İşte o kâhin, manevî tevatür derecesinde
          kat'î  bir  surette  tarihlere  geçmiş  ki;  Risalet-i  Ahmediye  Aleyhissalâtü
          Vesselâm'ı haber verip, mükerreren söylemiştir.

                 İkincisi: Meşhur Şam kâhini Satih'tir ki; kemiksiz, âdeta âzâsız bir
          vücud, yüzü göğsü içinde bir acûbe-i hilkat ve çok da yaşamış bir kâhindir.
          Gaibden verdiği doğru haberler, o zaman insanlarda şöhret bulmuş. Hattâ
          kisra  (yani  Fars  padişahı)  gördüğü  acib  rü'yayı  ve  Veladet-i  Ahmediye
          (A.S.M.) zamanında sarayın ondört şerefesinin düşmesinin Sırrını Satih'ten
          sormak  için,  Muyzan  denilen  âlim  bir  elçisini  göndermiş.  Satih  demiş:
          "Ondört  Zât  sizlerde  Hâkimiyet  edecek,  sonra  saltanatınız  mahvolacak.
          Hem   birisi    gelecek,    bir    Din    izhar    edecek.    İşte    O    sizin
   167   168   169   170   171   172   173   174   175   176   177