Page 126 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 126

128                                                                            YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN

          demek yazdırılıyor. Maamafih vaki' takdirleri, bir Dua olarak telakki ile
          teşekkür  etmekteyim.  Kur´ân  Hizmetini  dünyevî  ve  maddî  menfaate
          sarahaten  tercih  eden,  Husrev  namındaki  Kardeşimi  tebrik  ederim.
          Cenab-ı Hak,  böyle  Husrev'lerin  adedini  çoğaltsın  ve  daim  arttırsın.
            ِ
            يمٓا...
          َ
                 Bu  Kudsî  Hizmete  candan  iştirak  eden  Zevatı  bilmek  bana  en
          büyük  müjde  oluyor.  Müftü  Kemal  Efendi  evvel  Mektubu  mütalaa
          etmişti.  İki  gün  evvel  ziyaretine  gittim,  "Hiç  kimsenin  bugüne  kadar
          muktedir  olmadığı  Dekaik  ve  Hakaikı,  Kur´ân'dan  bulup  çıkarmışlar"
          diyerek  takdirlerini  beyan,  Selâm  ve  Dualarını  tebliğ  etmekliğimi
          söylediler. Bu dakikaya kadar mübarek Mektubu Fethi Bey, Hacı Baha
          Efendi, pederim ve  eniştem  ve  Hacı  Abdurrahman  Efendi  dinlemeğe
                                                                  ِ
                                                           ا

                                                         للّٰ
          muvaffak   oldular.  Hâfız   Ömer  Efendi'ye  de    ء آش  نا  ilk  fırsatta
                                                                 ْ َ
                                                            َ ه
                                                         ُ
          okumaya çalışacağım.

                 Her  Mektubunuz,  bana  yeniden  Hayat  verecek  kadar  müessir
          oluyor. Bu mübarek Mektub, Dördüncü Remzin yazılışını ve bu fakire
          de ihsan edileceğini mübeşşir oluşu itibariyle, bilhassa memnuniyet ve
          sürurumu mûcib olmuştur.

                 Hayli  zaman  evvel  Kur´ândaki  Tevafuk  Sırrını  açmaya
          başlamıştınız.  Bugüne  kadar  lihikmetin  mahfî  kalmış  olan  İ’caz-ı
          Kur´ân'dan, böyle çok mühim bir faslının Keşfine ve Neşrine muvaffak
          oluşunuza, ne kadar hamd ve şükr edilse yeridir. İzn-i Bâri ile açtığınız
          bu  yolda  ilerledikçe,  daha  ne  kadar  Hârikalar  meşhudunuz  olacak  ve
          bunlardan muhtaç Kardeşlerinize ne âlî müjdeler vereceğiniz; geceden
          sonra  gündüz,  kıştan  sonra  bahar,  dünyadan  sonra  Âhiretin  vücudları
          gibi  kat'î  hissedilmektedir.  Ne  büyük  bahtiyarlıktır  ki,  bu  Saadetlere
          mazharız.  Ne  kadar  bedbahtlıktır  ki;  bu  Nurlara  göz  yumarlar.  Ne
          derece  hatadır  ki,  bu  Hakaika  lâyıkı  veçhile  alâkadar  olunmaz.  Ne
          caniyane  ve  ahmakane  bir  ruhtur  ki,  üflemekle  bu  güneşi  söndürmek
          düşünürler...
                 İşte  bu  ışıklı  yolunuzda,  Sahib-i  Kevser'in  delaletiyle  Kevser'i
          buldunuz.  Şefî-ul Mahşer'in  izniyle Kevser ırmağının menbaında dura-
          rak,     اًروه   َط ابارش  مبُّر مهيقس    و     Âyet - i   Celilesini   okuyor   ve   "Ey
                       ً
                                     ٰ
                         َ َ
                             ْ ُّ َ ْ ُ
                   ُ
                                        َ َ
                              ُ
          Nâs! Kim ki Ebedî Hayat ister, işte Âb-ı Hayat; kim ki yolunu şaşırmış
          işte  Vesile-i Necat;  kim  ki  küfür  ve  inadından  dönmez, onu bekliyor
   121   122   123   124   125   126   127   128   129   130   131