Page 134 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 134
136 YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN
sür'atle inkişaf ve tevessü' ve nev'-i beşerin humsunu İhya, ebedî ve
daimî bir Nurla tenvir ve izae eylediği gibi, şu asr-ı dalalet ve hüsran ve
devr-i bid'at ve tuğyanda, Ehl-i İman ve Tevhidin yaralı Ruhlarına
merhem olsun.
Evet altı-yedi seneden beri hoş ve şirin bu manzarayı gören latif
ve nazirsiz bir Gül-ü Muhammedîyi (A.S.M.) koklayan Ümmet-i Muha-
ِ ِ
ِ
mmed (A.S.M.) Sure-i Kevser'den نم َ هد و ْلا ۪ ِ م حب Mükâfat-ı Ruhiyesini
ة
َّ
َ ْ
ve Dimağiyesini aldı. Ve bu noktaya Ruhum emin idi ki; çoktan beri
Ehl-i İman ve Tevhid, İslâmiyet gibi bâki ve sermedî güneşin küsuf ve
ufulüne canavarcasına çalışmayı kendine vazife addeden ehl-i dalaletin
pis proğramlarını görüp nevm-i gafletten uyanarak, Sure-i Kevser'i takib
eden iki Sureyi lisan-ı hal ve kal ile okuyarak zındıklara hitaben, "Bizler
sizin nifak denizinde serseriyane ve zulümkârane gezen dalalet ve
sefahet gemilerinize binemeyiz; ancak, Kur´ân-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın
Nuranî ve Tevhid Sikkeli İman ve İslâm Zırhlılarına bineriz.
Menzillerimize vardığımızda muvaffakıyet ve semere-i sa'yimiz tezahür
ِ
ve tahakkuk eder." diye bağırarak ve للّٰا رصن ء ٓ اج ا َ َ َ ْ ِ ذا ilh.. Ferman-ı
ه ُ َ
Mübinini Tilavetle, Sure-i Kevser'in Müjde ve Beşareti bizleri Kuvvet
ve Metanete sevk, hem Behçet ve Meserrete yetiştirdi. Maruzatıyla
Nusret ve Fütuhatın gelmesi kokusunu alarak, fevc fevc Daire-i
Kur´âniyeye arz-ı dehalet ettiler. Bu hususta Tesbih ve Tahmidin
ehemm Vazifeleri olduğunu anlayarak tevbelerini reddetmeyen Cenab-ı
Rabb-ül İzzet Hazretlerine istiğfara şitab edip Salah ve Felah ve Fevz-i
Necat yollarını tuttular.
"Hemen Rabbim, hakikî Verese-i Enbiyayı teksir, dünyevî ve
Uhrevî Âmâl ve makasıdına muvaffak buyursun" Duasını tekrar ile
beraber Onuncu Söz'ün âciz Kalemime kumanda verip yazdırdığı şu
arîzacığımı takdime cür'et eder, bilhassa Dest ve Damen-i Muallâlarını
öperim Efendim...
Hâmiş: Harman ortasında Mevlevîvari dolaşan bu bîçare çiftçi,
sözlerini de işlediği işe benzeterek, söylediğini tekrar söylemiş; geçtiği
yere dönmüş, yine gelmiş ise de, ne yapsın? Üstadı, yıldırım gibi seri'
hatvelerle ilerlerken, hiç olmazsa karınca yürüyüşü takib