Page 192 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 192
194 YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN
(Hâfız Ali'nin fıkrasıdır)
Sevgili Üstadım Efendim Hazretleri!
Otuzbirinci Mektub'un Onbeşinci Lem'asının birinci kısmını,
büyük bir meserretle aldım.
Sevgili Üstadım, zâten fakir, âcizane nazarımda, "Şems-i
Hidayet'ten Neşr-i Envâr eden Sözler" Hak ve hem Hakikat olarak,
Hakikat Âleminin çarşısıdır. Hakikat Âleminde ne varsa, o kadar
zengin, o kadar mücehhez, o kadar bîpâyandır. Böyle bir Çarşı-yı Âlem
mallarını almak lâzım ki, bir padişah kuvveti olsun. Eğer görmekse,
öyle bir keskin nafiz, seyyar bir nazar olmalı ki, seyr-i seyahat ile
görebilirsin. Bu da pek ender bulunduğundan, almak ve görmek için
lâzım ki, bütün malların bir nümune levhası bulunsun.
Ey Sevgili Üstad! Her nümune levhaları mukaddema
görülüyordu ki, yalnız bir parça ile topların ve küllîlerin nevilerini
gösterir. Daha bir şeye yaramaz. Fakat seraser Nur olan Hazine-i
Bînihayenin Fihriste ve nümune levhasının her parçasından, "Hanifen
Müslimen" gömleği çıkacak hârika derecede parçaları ve kıymetleri
hâvidirler. Nasıl umuma muhalif Külliyatla hârika olduğu gibi,
cüz'iyatlarıyla hârika bir hâtemi taşıyorlar.
Evet Üstadım, bu Mektubu istinsah ederken Kalb ve Ruhum cûş
u huruşa gelerek bütün Envâr-ı Resaili kemal-i şevk ve tahassürle
görmek istiyordular.
Demek Üstadım, umum Risalelerin her parçasına ihtiyacımız
olduğu gibi, her parçayı da birden görmeye şiddetle ihtiyaç varmış.
Cenab-ı Vâcib-ül Vücud size Kemal-i Rahmet ve Merhametinden, o
ِ
Rahmet ve Merhametinin iktizasıyla nâil-i mükâfat buyursun. ٓا.
م
ي
َ
Hâfız Ali
* * *
(Kardeşim Abdülmecid'in fıkrasıdır. Hulusi Bey'e yazdığı
Mektubdandır.)
Ey El-Aziz'in Azizi, Hazret-i Seyda'nın Muhterem Tilmizi!
Teşnesi bulunduğum tebşirnamelerinizi memnuniyetle aldım.
Var olunuz. Cevabları yazmak îcab eder amma ne yazayım. Ruh nâhoş,
Kalb bîhoş, kafam bomboş. Zira etraf-ı erbaamdan takattur eden
vahşetler,