Page 203 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 203

BARLA  LÂHİKASI                                                                                                 205

                  (Sabri Efendi'nin fıkrasıdır)

                  Eyyühe-l Üstad-ül A'zam!

                  Şah-ı  Geylanî  Hazretlerinin  manidar  ve  ihatalı  bir  Beyt-i
           Kıymetdarîlerinin  Dellâl-ı  Kitab-ı  Mübin'i  manevî  parmağıyla  irae  ve
           müntesiblerine  îma  ve  işaret  ettiği  tefe'ülnamenin  nihayet  fıkrasında
           okudum ve dedim: "Evet, Nurlar heyetini umum Ehl-i Hak ve Hakikat
           manevî  elektrik  âyinelerine  hedef  etmişlerdir.  Ve  hattâ  Kur´ân-ı
           Azîmüşşan'ın ve Ehâdîs-i Nebeviyenin bu hususu alenen veya sırran ve
           remzen ihbarıyla bile vardır." demekte aslâ tereddüd etmiyorum.

                  Bu Zümre-i Safiye ve Hâlise arasında, sâni Hulusi tesmiyesine
           bile lâyık ve müstaid olmayan ve hiç-ender hiç olan bir abd-i pür-kusura
           da,  haddinin  fersah  fersah  fevkinde  bir  yer  veriliyor.  Halbuki  bu  aczi
           bîpâyan, kusuru çok, hatası azîm Sabri, sahaif-i a'maline baktığında çok
           kara  ve  mucib-i  nefret  görüyor.  Ve  bu  mevkide  işaret  edilen  şahıs
           ismiyle,  a'mal  ve  harekâtıyla,  sabr  ve  teennisi  müsbet  ve  müsellem
           bulunan başka Kardeşlerimiz olduklarına hükmediyor. Çünki kıymetdar
           bir hazine ve defineyi keşfeden ve o zemin ve zamanda gayyur keşşafa,
           taharriyatta bezl-i vücud eden sâîler o yolda acaba o defineyi bulabilir
           miyiz  gibi  bir  eser-i  tereddüd  göstermeyerek  sarf-ı  mesaîde  bulunan,
           pek  kıymetdar  semere-i  sa'yi  ve  Âlem  kıymetindeki  mahsul
           gayretleriyle, herkesi tergib ve teşvik ve tenvire hasr-ı vücud eden zevat,
           hakikaten şâyan-ı takdir ve tebriktirler.

                  Hulusi ise, Şah-ı Geylanî, İmam-ı Rabbanî ve Şah-ı Nakşibendî
           gibi nice  Zevat-ı  Mübarekenin  maziden şiddetle  bastıkları  adımlarının
           kuvvetiyle,  istikbalde  coşup  fışkıracak  olan  menabi-ül  envârı,
           mumaileyh  ayrı  bir  meslek,  bir  meşrebde  olduğu  halde,  her  türlü

                                                         ۪
                                           ِ
                                    ِ
           Vezaife  tercih  ederek,      نۤارق    لَّلاد       ي ا    كَليخ   د  Nida-yı  Âşıkane  ve
                                       ْ ُ
                                                          َ
                                                    َ َ َ
           Müştakanesiyle  dehalet  etmesi,  fevkalâde  bir  tefeyyüze  mazhar
           olduğuna  ve  olacağına  yegâne  delil  ve  hüccettir.  Onun  içindir  ki,
           Risalet-ün Nur ve Mektubat-ün Nur'a birinci muhatablığı, hakkıyla ihraz
           etmiştir  ve  müstehaktır.  Ve  hâkeza  Süleyman  Efendi  Kardeşimiz  de,
           manen ve maddeten teşrik-i mesaî etmiş ve hiçbir ferdin yapamayacağı
           fedakârane      Hidematı       yapmış     olmasıyla,     Saadet  -i   Ebediye
           Sikke  -  i    Hâliselerinin       teksir        ve        ta'mimine      çalışmış,
   198   199   200   201   202   203   204   205   206   207   208