Page 208 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 208

210                                                                            YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN

                 İşte  bu  Kitab-ı  Kâinatın  vâzıh  bir  Fihriste-i  Mukaddesesi  olan
          Furkan-ı  Mübin  Arş-ı  A'zamdan  ve  her  İsmin  A'zamî  mertebesinden
          nüzul  ile  kökü  Arş-ı  A'zamdan,  gövdesi  Fahr-i  Âlem'in  (Sallallahü
          Aleyhi  Vesellem)  Sadrına  ve  dalları  bütün  zemini  ihata  eden  Kitab-ı
          Kâinatın  her  sahifesinde  ve  her  cüz'ünde  Lafzullah  ve  Lafz-ı  Resul-i
          Ekrem  (Aleyhissalâtü  Vesselâm)  ve  Lafz-ı  Kur´ân'ın  bütün  birbiriyle
          alâkadarane  işaret  edip  birbirini  göstererek,  birbirinin  hükümlerini
          tasdik  ettikleri  misillü,  Hazret-i  Şeyh  (K.S.)  Sırrına  mazhar  olduğu,
          Esma  ve  Cilvesine  mazhar  olduğu  Levh-i  Mahfuz  ve  lütfuna  mazhar
          olduğu  Cenab-ı  Hâlık'ın  bildirmesiyle,  sekiz  asır  sonra  kendisiyle
          Tevafuk  eden  bir  Hâdim-i  Kur´ân'ı  görüp  ve  tasdik  etmekle  haber
          vermesi, Hak ve Ayn-ı Hakikattır.

                 Evet  Hazret-i  Şeyh  hâdim  olduğu  o  Hizmet-i  Kudsiye-i
          Kur´âniye hürmetine zamanın padişahlarını titretmiş, Nur-u Muhammed
          (A.S.M.) omuzunda tecelli etmesiyle, o Nur-u Muhammed'in (A.S.M.)
          ziyasıyla  hareket  eden  bütün  Evliya  Hazret-i  Şeyh'e  boyun  eğmeleri,
          gerek Müslim ve gayr-ı müslim ve her bir meşreb ehli Hazret-i Şeyh'i
          tenkide  cür'et  etmemeleri  gösteriyor  ki,  Cadde-i  Muhammediye
          (Sallallahü  Aleyhi  Vesellem)de  bataklık  ve  Nur-u  Muhammedî
          (Aleyhissalâtü  Vesselâm)da  zıll  olmadığını  Aynelyakîn  derecesinde
          isbat ediyordu.

                 Öyle de, ondördüncü asrın Hâdim-i Kur´ân'ı da dokuz yaşından
          altmış  (seksenaltı)  yaşına  kadar  bilâ-istisna  doğrudan  doğruya  Kur´ân
          namına  Hizmet  ve  hareketi  ve  zamanın  padişahından  en  canavar
          reislerine  baş  eğmediği,  hattâ  terakkiyat-ı  fenniye  ve  zihniyede
          birinciliği  ihraz  eden,  avrupa  devletlerini  iskât  eden,  Zemzeme-i
          Kur´âniyenin  şifahanesinden  nebean  ederek,  onların  semlerine  karşı
          tiryakları  şişe  değil,  mâ-i  câri  nehirlerle  İ'lâ-yı  Kelimetullah  eden  ve
          onların kal'alarını zîr ü zeber eden, emsali görülmemiş ondördüncü asra
          mahsus Envâr-ı Kur´âniyeden Risale-i Nur ile, cihanın cihat-ı sittesini
          ve  Semanın  yüzünü  aydınlatan  ve  yaralı  olup  ölmeyen  Ehl-i  İmanın
          yaralarını  tedavi  ve  seksen  yaşında  ihtiyarlarını  şabb-i  emred  ve
          gençlerini masum bir hale Hazret-i Eyyubvari Hayat bahşına vesile olan
          Hâdim-i  Kur´ânînin  ve  Nur  Risalelerini,  değil  Hazret-i  Şeyh  (K.S.)
          altıncı asırdan ondördüncü asırda görmesi, Kütüb-ü Sâbıkada remzen ve
          Hazret-i Kur´ân'da  sarahaten  göstermeleri, o Kitab-ı Mübarekin şe'nin-
                                          ِ
          dendir, diyebileceğim.  للّٰا    ءا        ٓش    نا Vazifenin makbuliyetine işarettir ki,
                                ُ   َ ه  ْ َ
          Vazifenin ehemmiyetine binaen
   203   204   205   206   207   208   209   210   211   212   213