Page 243 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 243

BARLA  LÂHİKASI                                                                                                 245

           merakı  ve  suali  üzerine,  Kur´ânın  Feyzine  mazhar  olan  Üstadımızı
           haber verince, o zât tamamıyla arz-ı teslimiyet eyledi.

                  İşte ihtiyarım olmayarak bu acib tesadüf ve teslimiyette, Kader-i
           İlahînin  bu  cilvesi,  Davamıza  sadık  bir  bürhan  ve  tesadüf oyuncağı
           olmadığımıza büyük bir delildir.   دق    ء     ۪    َ شَ ل      ُك ِ   ٰ لع  للّٰا  َّ ه َ  ِ   ا   ن
                                          ري
                                                     ِّ
                                              َ
                                                           َ
                                                 ْ
                                                                       H u l u s i
                                           * * *

                  (Bu gelecek iki fıkra, ikinci Sabri olan Hâfız Ali Efendi'nindir)

                  Bu  defa  istinsahına  muvaffak  olduğum  Yirmidokuzuncu  Söz'ü
           istinsahım  esnasında  İkinci  Esas'ın  Medarlar  namıyla,  "biner  mumluk
           elektrik lâmbaları" hizasına geldiğimde, şöyle bir fikir  Kalbime  geldi.
           Kalemi bırakarak düşündüm ve düşündüğümü aynen yazıyorum:

                  Üstadım,  Beka-yı  Ruh  ve  Haşir  hakkında,  Cenab-ı  Hak
           tarafından  bize  o  Hakaika  giden  yolu  göstermiş.  Gösterilen  Hakikatın
           yolunda hevesat-ı nefsaniyeye hoş gelmeyen şeyler vardı ki, bize uzun
           ve karanlık.
                  İşte şimdi seraser Nur olan Sözler ve o Nur Fabrikasının elektrik
           Lâmbaları ve Kuvve-i Cazibeleri; o yolu pek parlak gösterdiği gibi, pek
           yakından  cezbedip  hemen  yakın  ve  yakından  daha  yakın  olduğunu
           göstermekle  beraber,  havf  yerine  emniyet,  zakkum  yerine  asel
           bahşediyorlar.  Ve  fevkalgaye  Hikmetlerini  beyanda  aczimi  itirafla,
           lisanımın döndüğü kadar derim:
                                                              ِ ِ
                      ِ
                                         ِ
                                                        ۪
                                                                        ِ ِ ِ
             م
               ِ
              رك
              َ ْ لا ْ    ا      كبي۪بح    ح    ِ ِق      ب و  ِمي   ۪ كحْلا  نٰا   رق     ح    ِ ِق    ب و    ِميظعْلا     كمسا  ق   حب    بر  اي
                                                            َ
                    َ
                                                   َ َ ِّ ْ ُ
                                                                             َ َ
                                                         َ
                                 َ َ ِّ َ
              َ
                                     َ
                                                                    َ ِّ ْ
                                                                        ِّ
           Derya-yı  Nur'un  Başkumandanı  olan  Üstadımı  razı  olduğun  amel
           üzerine sabit ve razı olacağı amelini teshil ve müyesser kıl,
                                                        ِ
                                               ِ
                                                    ِ
                                   ۪
                                   ي   لس   رمْلا  ِ   دِيس ة   مر   حب يم   ٓا
                                 َ
                                                   ُ َ
                                                َ ْ
                                             َ
                                      ْ ُ َ
                                            ِّ
                                                                            A l i
                                           * * *
                  Serâser Nur olan umum Sözler'in Hakikatını beyandaki âlî, galî,
           el  yetişmez  makam-ı  mana-yı  mefhumunu,  değil  şimdi  zamanın
           zındıkları,  tâ  eski  inadçı  ve  bunlara  müşabeheti  olan  firavunlar,
           nemrudlar  anlasalardı  İman  ederlerdi,  dedim  ve  size  çok  Dua ettim.
                                                                            A l i
                                           * * *
   238   239   240   241   242   243   244   245   246   247   248