Page 43 - Kuran'da Tebliğ ve Tartışma
P. 43
Harun Yahya (Adnan Oktar) 41
Kuran'da Allah'ın bildirdiğine göre, zindana atıldıktan sonra
kendisine iki kişi yaklaşmış, ona gördükleri rüyaları anlatmış ve bun-
ların yorumunu sormuşlardır. Zina gibi bir suçla suçlanarak zindana
girmiş olan Hz. Yusuf (as)'ta böyle bir "hikmet" olduğunu hissetme-
lerinin sebebi ise, Hz. Yusuf (as)'ın hal ve tavrındaki güvenilirliktir.
Rüyalarının yorumunu sorarken şöyle derler:
"... Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz
seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz." (Yusuf Suresi, 36)
Müminin böylesine vakarlı ve güvenilir bir karaktere sahip
olmasındaki en büyük etkenlerden biri, tebliği yalnızca bir ibadet
olarak görmesi ve karşı tarafı inandırmak gibi bir sorumluluğa sahip
olmadığını bilmesidir. Çünkü bir insanın iman edip etmemesi,
"Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü
İslam'a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki
göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar..." (Enam Sure-
si, 125) ayetinin sırrıyla ancak Allah'ın dilemesiyle olur. Ve "... şüp-
hesiz, insanların çoğu fasıklardır" (Maide Suresi, 49) hükmüne
göre de, insanların önemli bir bölümü iman etmeyecektir. Bu
durumda, tebliğ yaptığı bir insanın iman etmemesi, mümini hiçbir
şekilde etkilememelidir. Mümin, yalnızca kendi görevini yerine geti-
rip din ahlakını tebliğ etmekle ve insanları iman etmeye davet
etmekle yükümlüdür. Bir insana hidayet vermek ise ancak Allah'a
mahsustur. Bu sırrı bilen mümin, hiçbir zaman karşı tarafı ikna ede-
bilmek için gereksiz bir ısrarcılığa girmez. Tüm bunların yanında,
tebliğin asıl olarak kendisiyle konuşulan kişiye yararlı olduğunun
hatırlatılması da son derece önemlidir. Kendilerine tebliğ yapılan