Page 335 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 335

338                                                                                                                           LEM’ALAR


                  İşte bu Hayat, bu câmiiyetiyle en gizli bir Sırr-ı Ehadiyeti kendinde
           gösterir. Yani nasılki azametli güneş, ziyasıyla ve yedi rengiyle ve aksiyle
           güneşe mukabil olan herbir katre suda ve herbir cam zerresinde bulunuyor..
           öyle  de;  herbir  zîhayatta  Kâinatı  ihata  eden  Esma  ve  Sıfât-ı  İlahiyenin
           Cilveleri beraber onda  tecelli ediyor.  Bu nokta-i nazardan  Hayat;  Kâinatı,
           Rububiyet ve  İcad cihetinde inkısam ve  tecezzi  kabul  etmez bir küll hük-
           müne, belki iştiraki ve tecezzisi imkân haricinde bulunan bir Küllî hükmüne
           getirir. Evet seni yaratan, bütün nev-i insanı yaratan Zât olduğunu, bilbedahe
           senin yüzündeki  Sikkesi gösteriyor. Çünki Mahiyet-i  İnsaniye birdir,  inkı-
           samı gayr-ı mümkündür. Hem Hayat vasıtasıyla Ecza-yı Kâinat onun efradı
           hükmüne ve Kâinat ise, nev'i hükmüne geçer; Sikke-i Ehadiyeti mecmuunda
           gösterdiği gibi, herbir cüz'de dahi o Sikke-i Ehadiyeti ve Hâtem-i Samediyeti
           göstererek şirk ve iştiraki her cihetle tardeder.

                  Hem Hayatta San'at-ı Rabbaniyenin öyle fevkalâde hârika Mu’cize-
           leri  var ki, bütün  Kâinatı  halkedemeyen  bir  Zât, bir  Kudret;  en küçük bir
           zîhayatı  halkedemez.  Evet  bir  nohut  tanesinde  bütün  Kur'anı  yazar  gibi;
           çamın  gayet  küçük  bir  tohumunda  koca  çam  ağacının  fihristesini  ve
           mukadderatını yazan Kalem, elbette Semavatı yıldızlarla yazan Kalem
           olabilir.  Evet  bir  arının  küçük  kafasında  Kâinat  bahçesindeki  çiçekleri
           tanıyacak ve  ekser enva'ıyla  münasebetdar olacak ve bal gibi bir  Hediye-i
           Rahmeti getirecek ve dünyaya geldiği günde şerait-i hayatı bilecek derecede
           bir  istidadı,  bir  kabiliyeti,  bir  cihazı  derceden  Zât;  elbette  bütün  Kâinatın
           Hâlıkı olabilir.

                  E  l  h  a  s  ı  l  :  Hayat  nasılki  Kâinatın  yüzünde  parlak  bir  Sikke-i
           Tevhiddir ve herbir zîruh dahi Hayat noktasında bir Sikke-i Ehadiyettir ve
           Hayatın herbir ferdinde bulunan Nakş-ı San'at, bir Mühr-ü Samediyettir ve
           zîhayatların adedince bu Kâinat Mektubunu Zât-ı Hayy-ı Kayyûm ve Vâhid-
           i Ehad namına hayatlarıyla imza ediyorlar ve o mektubda Tevhid mühürleri
           ve  Ehadiyet  Hâtemleri ve  Samediyet  Sikkeleridirler..  öyle  de;  Hayat gibi,
           herbir  zîhayat  dahi,  bu  Kitab-ı  Kâinatta  birer  Mühr-ü  Vahdaniyet  olduğu
           gibi, herbirinin yüzünde ve sîmasında birer hâtem-i Ehadiyet konulmuştur.
           Hem nasılki Hayat, cüz'iyatı adedince ve zîhayat efradı sayısınca Zât-ı Hayy-
           ı Kayyûm'un Vahdetine şehadet eden imzalar ve mühürlerdir.. öyle de; İhya
           ve  diriltmek  fiili  dahi,  efradı  adedince  Tevhide  imza  basıyor.  Meselâ:
           İhyanın bir ferdi olan İhya-yı Arz, güneş gibi parlak bir Şahid-i Tevhiddir.
           Çünki baharda zeminin dirilmesinde ve İhyasında üçyüz bin enva'ın ve her
           nev'in hadsiz efradı beraber, birbiri içinde, noksansız, kusursuz, mükemmel,
           muntazam  İhya  edilir  ve  dirilirler.  Evet  böyle  bir  tek  Fiil  ile  hadsiz
           muntazam Fiilleri yapan, elbette
   330   331   332   333   334   335   336   337   338   339   340