Page 339 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 339
342 LEM’ALAR
eden bir kısım Cilvelerini ayn-ı Zât-ı Akdes tevehhüm ederek bir kısım
mahlukatına uluhiyetin ahkâmını veren ehl-i dalalet insanların bir kısmı, O
Zât-ı Zülcelal'in bazı eserlerini tabiata isnad etmişler. Halbuki Risale-i
Nur'un müteaddid yerlerinde kat'î Bürhanlarla isbat edilmiş ki: Tabiat
bir San'at-ı İlahiyedir, Sâni' olmaz.. bir Kitabet-i Rabbanîdir, Kâtib
olmaz.. bir nakıştır, Nakkaş olamaz.. bir defterdir, Defterdar olmaz.. bir
kanundur, Kudret olmaz.. bir mistardır, Masdar olmaz.. bir kabildir,
münfail olur; Fâil olmaz.. bir nizamdır, Nâzım olamaz.. bir Şeriat-ı
Fıtriyedir, Şâri' olamaz...
Farz-ı muhal olarak en küçük bir zîhayat mahluk tabiata havale
edilse, "bunu yap" denilse; Risale-i Nur'un çok yerlerinde kat'î Bürhanlarla
isbat edildiği gibi, o küçük zîhayatın âzaları ve cihazatları adedince kalıplar,
belki makineler bulundurmak gerektir; tâ ki, tabiat o işi görebilsin.
Hem maddiyyun denilen bir kısım ehl-i dalalet, zerrattaki tahav-
vülât-ı muntazama içinde Hallakıyet-i İlahiyenin ve Kudret-i Rabbaniyenin
bir Cilve-i A'zamını hissettiklerinden ve O Cilvenin nereden geldiğini bile-
mediklerinden ve O Kudret-i Samedaniyenin Cilvesinden gelen umumî
Kuvvetin nereden İdare edildiğini anlayamadıklarından, madde ve kuvveti
ezelî tevehhüm ederek, zerrelere ve hareketlerine Âsâr-ı İlahiyeyi isnad et-
للّ
ا
meye başlamışlar. ن اح ب سف ! İnsanlarda bu derece hadsiz cehalet olabilir
ُ ْ َ َ ٰ
َ
mi ki, mekândan münezzeh olmakla beraber herbir yerde herbir şeyin İcadın-
da herşeyi görecek, bilecek, idare edecek bir tarzda bulunur bir vaziyetle
yaptığı Fiilleri ve Eserleri; camid, kör, şuursuz, iradesiz, mizansız ve tesadüf
fırtınaları içinde çalkanan zerrata ve harekâtına vermek, ne kadar cahilane ve
hurafetkârane bir fikir olduğunu, zerre kadar Aklı bulunanların bilmesi
gerektir. Evet bu herifler Vahdet-i Mutlakadan vazgeçtikleri için, hadsiz ve
nihayetsiz bir kesret-i mutlakaya düşmüşler; yani bir tek İlahı kabul etme-
dikleri için, nihayetsiz ilahları kabul etmeye mecbur oluyorlar. Yani bir tek
Zât-ı Akdes'in Hassası ve Lâzım-ı Zâtîsi olan Ezeliyeti ve Hâlıkıyeti,
bozulmuş akıllarına sığıştıramadıklarından; o hadsiz, nihayetsiz camid
zerrelerin ezeliyetlerini, belki uluhiyetlerini kabul etmeye mesleklerince
mecbur oluyorlar...
İşte sen gel, echeliyetin nihayetsiz derecesine bak! Evet zerrelerdeki
cilve ise; zerreler taifesini Vâcib-ül Vücud'un Havliyle, Kudretiyle, Emriyle
muntazam ve muhteşem bir ordu hükmüne getirmiştir. Eğer bir saniye O
Kumandan-ı A'zam'ın Emri ve Kuvveti geri alınsa, o çok kesretli camid,
şuursuz taife, başıbozuklar hükmüne gelecekler; belki bütün bütün mahv-
olacaklar. Hem insanların bir kısmı güya daha ileri görüyor gibi, daha ziyade
cahilane bir dalaletle Sâni'-i Zülcelal'in gayet latif, nazenin, muti', müsahhar