Page 410 - Risale-i Nur - Sözler
P. 410

412                                                                                                                                    SÖZLER


          Kur'anın malı olmayan ins ve cinnin bütün güzel sözleri toplansa, Kur'anı
          tanzir  edemez,  demektir.  Hem  edememiş  ki,  gösterilmiyor.  İkinci  vecih
          şudur  ki:  Cin  ve  insin  hattâ  şeytanların  netice-i  efkârları  ve  muhassala-i
          mesaîleri  olan  medeniyet  ve  hikmet-i  felsefe  ve  edebiyat-ı  ecnebiye,
          Kur'anın  Ahkâm  ve  Hikmet  ve  Belâgatına  karşı  âciz  derekesindedirler,
          demektir. Nasıl da nümunesini gösterdik.

            Üçüncü  Cilve:  Kur'an-ı  Hakîm,  her  asırdaki  tabakat-ı  beşerin  herbir
          tabakasına güya doğrudan doğruya o tabakaya hususî müteveccihtir, hitab
          ediyor. Evet bütün Benî-Âdeme bütün tabakatıyla en yüksek ve en dakik
          İlim  olan  Îmâna  ve  en  geniş  ve  Nurani  Fen  olan  Marifetullaha  ve  en
          ehemmiyetli  ve  mütenevvi  Maarif  olan  Ahkâm-ı  İslâmiyeye  davet  eden,
          Ders  veren  Kur'an  ise,  her  nev'e,  her  taifeye  muvafık  gelecek  bir  Ders
          vermek elzemdir. Halbuki Ders birdir, ayrı ayrı değil. Öyle ise, aynı Derste
          tabakat bulunmak lâzımdır. Derecata göre herbiri, Kur'anın perdelerinden
          bir  perdeden  Hisse-i  Dersini  alır.  Şu  Hakikatın  çok  nümunelerini
          zikretmişiz.  Onlara  müracaat  edilebilir.  Yalnız  burada  bir-iki  cüz'ünün,
          hem yalnız bir-iki tabakasının hisse-i fehmine işaret ederiz:
                                                  ِ
            Meselâ:       َ  اَحَد   ٌ  َاوفك  َ ه َ  َ  لَن    ْ ن ن ن  َ َ ي َ نك  َ  لو  َ َ ي و َ  ل َ د َ  َ  لو َ َ دلي  َ  ل َ      Kesretli    tabaka     olan

                                              ْ ن ْ
                                                 ْ
                                                    ْ
                            ً
                                      ْ
          avam tabakasının şundan hisse-i fehmi: "Cenab-ı Hak, peder ve veledden
          ve akrandan ve zevceden münezzehtir." Daha mutavassıt bir tabaka, şundan
          "İsa  Aleyhisselâm'ın  ve  Melaikelerin  ve  tevellüde  mazhar  şeylerin
          Uluhiyetini  nefyetmektir."  Çünki  muhal  bir  şeyi  nefyetmek,  zahiren
          faidesiz  olduğundan  Belâgatta  medar-ı  faide  olacak  bir  lâzım-ı  hüküm
          murad olunur. İşte cismaniyete mahsus veled ve vâlidi nefyetmekten murad
          ise, veled ve vâlidi ve küfvü bulunanların, Nefy-i Uluhiyetleridir ve mabud
          olmaya  lâyık  olmadıklarını  göstermektir.  Şu  Sırdandır  ki,  Sure-i  İhlas
          herkese, hem her vakit faide verebilir. Daha bir parça ileri bir tabakanın
          hisse-i  fehmi:  "Cenab-ı  Hak  mevcûdata  karşı  tevlid  ve  tevellüdü  işmam
          edecek  bütün  rabıtalardan  münezzehtir.  Şerik  ve  muinden  ve  hemcinsten
          müberradır. Belki mevcûdata karşı nisbeti, Hallakıyettir.
          "Emr-i  َ نكوَن      ْ  َ نك " ile,  İrade-i Ezeliyesiyle,  ihtiyarıyla  İcad  eder. Îcabî ve
                    َ يفَن
                 ن
          ızdırarî  ve  sudûr-u  gayr-ı  ihtiyarî  gibi  münafî-i  kemal  herbir  rabıtadan
          münezzehtir." Daha yüksek bir tabakanın hisse-i fehmi: Cenab-ı Hak Ezelî-
          dir, Ebedîdir, Evvel ve Âhirdir. Hiçbir cihette ne Zâtında, ne Sıfâtında, ne
          Ef'alinde naziri, küfvü, şebihi, misli, misâli, mesîli yoktur. Yalnız Ef'alinde,
                                                               َ لِلّو  Bu  tabakata;
          Şuununda  teşbihi  ifade  eden  mesel  var:   َىلٰع لاْاَ لثمْل اَ  ِ ِ ه
                                                         ن
                                                    ْ
          Ârifin tabakası, Ehl-i Aşk tabakası, Sıddıkîn
   405   406   407   408   409   410   411   412   413   414   415