Page 345 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 345

EMİRDAĞ  LÂHİKASI-II                                                                                        59


           cebrî mekteblere koyması için tebrik etmişler. Ve İstanbul Üniversitesi'nde
           yeni hükûmetin en mühim bir rüknüne demişler ki:

           --- Anadolu'da Din lehinde kuvvetli bir cereyan var... Onlara da solcular
           gibi bir derece meydan vermeyeceğiz. Demesine mukabil; o üniversitenin
           mümessili, Din Neşriyatı yapanlar aleyhinde olduğu halde, o reise demiş
           ki:
                  --- Eğer dediğin o cereyan Risale-i Nur ise, ne siz ve ne de Avrupa
           onu mağlub edemez.

                  Bu  mes'ele  münasebetiyle  meslek  ve  meşrebime  muhalif  olarak
           Eski Said'in bir-iki dakika kafasını başıma alarak diyorum ki:

                  Küfür ile İman ortası yoktur. Bu memlekette İslâmiyet'e karşı
           komünist mücadelesi ortası olamaz. Sağ ve sol, ortası üç meslek îcab
           ettirir.  Eğer  İngiliz,  Fransız  deseler  hakları  var.  Sağ  İslâmiyet,  sol
           komünistlik, ortası da Nasraniyet diyebilirler. Fakat bu vatanda küfr-
           ü  mutlaka  karşı  İman  ve  İslâmiyet'ten  başka  bir  Din,  bir  Mezheb
           olamaz. Olsa, Dini bırakıp komünistliğe girmektir. Çünki hakikî bir
           Müslüman hiçbir zaman Yahudi ve Nasrani olamıyor. Olsa olsa dinsiz
           olup tam anarşist olur.
                  ُ   َ ٰ    نا     َّٓش ا   ء   ا   للّ  ْ َ  ِ   ,  Maarif  ve  Adliye  vekilleri  gibi  sair erkânlar da
           bu ehemmiyetli Hakikatı tam anlayacaklar. Sağ-sol tabiri yerine, Hak
           ve  Hakikat  ve  Kur'an  ve  İman  kuvvetine  dayanıp  bu  vatanı  küfr-ü
           mutlaktan,  anarşilikten,  zendekadan  ve  onların  dehşetli  tahribat-
           larından kurtarmağa çalışmalarını Rahmet-i İlahiyeden bütün Ruh u
           Canımızla niyaz ve rica ediyoruz.

                                          *  *  *
                  ...Bir-iki  hafta  evvel  Mısır'ın  Câmi-ül  Ezher'inin  büyük  bir
           müderrisi olan Ali Rıza buraya hususî bir adamı gönderdiği gibi, iki gün
           evvel de aslen Buhara'lı ve Medine-i Münevvere'de mücavir ve Mısır'da
           büyük  Âlimlerle  ve  hususan  eski  Şeyhülislâmımız  ve  Dâr-ül  Hikmet'te
           benim  arkadaşım  Mustafa  Sabri  Efendi'yle  alâkadar  ve  bu  tarafa
           geleceğine dair onlarla görüşen ve bir derece onların namına mühim bir
           Âlim yanıma geldi. Ben de Câmi-ül Ezher'e hediye-i vakfiyem olarak 11
           tane  hususî  Mecmualarımı  o  zât  vasıtasıyla  Âlem-i  İslâm'ın  büyük
           Medresesi  olan  ve  o  Âlimin  ihbarıyla  şimdi  yirmiyedi  bin  Talebesi
           bulunan Câmi-ül Ezher'e hediye olarak o zâta verdik. Hem dedik: Başta
           Mustafa  Sabri  ve  Ali  Rıza  ve  Mehmed  Zâhid  Kevserî  olarak  Nur
           Mecmualarına benim bedelime Sahib ve Hâmi
   340   341   342   343   344   345   346   347   348   349   350