Page 68 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 68

70                                                                            YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN


                 Bu  defa  Isparta  umum  Şakirdlerinin  hissiyatı  ile  Risale-i  Nur
          Kahramanı  Hüsrev'in  yazdığı  Mektub,  gerçi  hakkım  olmayarak  bana
          ziyade hisse vermiş, fakat Isparta ve civarı Kahraman Şakirdlerinin tam
          derece-i irtibatlarını ve Risale-i Nur'un tam kıymetini gösterdiğinden ve
          Mektublarım  içinde  ve  Lâhika'ya,  hem  daha  münasib  gördüğünüz
          makamlarda yazmağa lâyıktır. Size bir sureti yeni hurufla gönderiliyor.
          Pek  çok  alâkadar  olduğum  Kastamonu  ve  içindeki  ehemmiyetli
          Kardeşlerim,  Isparta  Şakirdleriyle  vasıta-i  irtibat  Mustafa  Osman,
          Hakikaten az bir zamanda çok ehemmiyetli bir iş görmesinden, birinci
          saftaki haslar içine girmeğe hak kazanmış. Demek İhlası tamdır ki, az
          bir  zamanda  çok  zaman  işini  gördü.  Cenab-ı Hak  onun  emsalini   o
                                                ِ
          havalide çoğaltsın ve Selâmet versin,  يمَّٓا.
                                              َ
                 Umum  Kardeşlerime  ve  hemşirelerime  birer  birer  Selâm  ve
          tebrik ve Dua ediyorum.
                                                                   Said   Nursî
                                         *  *  *
                 [Gayet  ehemmiyetli  iki  mes'eleyi;  sizlere  -zekâvetinize
          itimaden-  Risale-i  Nur'da  müteferrikan  parçaları  bulunmalarına
          binaen, gayet muhtasar konuşacağım.]

                 Birincisi:  Risale-i  Nur'un  hakikî  ve  Hakikatlı  bir  Şakirdi
          bulunan  ve  Kur'an-ı  Mu'ciz-ül  Beyan'ın  Kâtibi,  bu  defa  yazdığı
          Mektubda, haddimden bin derece ziyade hüsn-ü zannına istinaden, bir
          Hakikat soruyor. Risale-i Nur'un Şahs-ı Manevîsinin gayet ehemmiyetli
          ve  Kudsî  Vazifesini  ve  Hilafet-i  Nübüvvetin  de  gayet  Ulvî
          Vazifelerinden bir Vazifesini benim âdi şahsımda, Üstadı noktasından
          bir  cilvesini  gördüğünden,  bana  o  Hilafet-i  Maneviyenin  bir  mazharı
          nazarıyla bakmak istiyor.

                 Evvelâ:  Bâki  bir  Hakikat,  fâni  şahsiyetler  üstüne  bina
          edilmez.  Edilse,  Hakikata  zulümdür.  Her  cihetle  Kemalde  ve
          devamda bulunan bir Vazife, çürümeye ve çürütülmeye maruz ve
          mübtela  şahsiyetlerle  bağlanmaz;  bağlansa,  Vazifeye  ehemmiyetli
          zarardır.

                 Sâniyen: Risale-i Nur'un tezahürü, yalnız Tercümanının fikriyle
          veyahut  onun  ihtiyac-ı  manevî  lisanıyla  Kur'andan  gelmiş,  yalnız  o
          Tercümanın  istidadına  bakan  Feyizler  değil;  belki  o  tercümanın
          muhatabları  ve  Ders-i  Kur'anda  arkadaşları  olan  Hâlis  ve  Metin  ve
          Sadık   Zâtların   o   Feyizleri   Ruhen   istemeleri   ve   kabul  ve  tasdik
   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73