Page 254 - Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası
P. 254

256                                                                          YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN


          Lütfü  gibi  Zâtların  Vazifeleri  devam  ediyor.  Defter-i  A'mallerine
          Hasenat yazmak için, Manevî Kalemleri inşâallah işliyorlar.

                 Cenab-ı  Hakk'a  hadsiz  şükür  ediyoruz  ki;  sizdeki  fevkalâde
          gayret  ve  çalışmak,  matbaaya  ihtiyaç  bırakmıyor.  Bu  defa
          gönderdiğiniz  Risaleler  çok  güzel,  çok  mükemmel,  çok  da  lüzumlu.
          Fakat  ben  sehvetmiştim.  Onbirinci  Lem'a  ile  Telvihat-ı  Tis'a'yı
          yazmadığımız  halde,  yazmışım  zannediyordum.  Minhac-üs  Sünne
          bizde  var.  Onbir  nükteden  ibaret  olan  Onbirinci  Lem'a,  Mirkat-üs
          Sünne ve Telvihat-ı Tis'a ile ve ona zeyl olarak dört hatveden ibaret,
          Risale-i Kader'in zeyli iken Onyedinci Söz'ün zeyline giren parça dahi
          Telvihat'a zeyl olarak yazılsa münasib olur.

                   ِ
          ِ ِ
          ض
             ِرَلاْاو ِ  ِ تاوم ِ سلا ِ  س س  ِ ِ ن رو  ِ للَّا Âyetinin  tecellisine  bakan  bir  Seyahat-ı
                                س ٰ
                        َّ َ ٰ
                َ
             ْ
          Kalbiye-i  Hayaliyeye  dair  iki-üç  sahifelik  Yirmidokuzuncu  Mek-
          tub'un âhir kısımlarındaki parça dahi içlerinde bulunsa güzel olur.
                 Şimdi  size,  musibet  yüzünden  bir  İnayet-i  Hassayı,  fazla  Dua
          etmenize vesile olmak için yazıyorum:
                 Bugün  dört  saat  evvel  ben  yalnız,  Karadağ'ın  hâlî  ormanları
          içinde idim. Gayet titiz bir ata binmiştim. Ben binerken birden dizgin
          kayışı koptu. O da fena ürktü, ma'reke takıldı. Beni öyle fena bir tarzda
          çiftelerle yere düşürdü. Ben o halde sol elim ve sol ayağım kırılmış gibi
          ihtimal verdiğim gibi, vaziyet de öyle gösteriyordu. At da başkasının
          malı.  O  hâlî  orman  içine  daldı.  Etrafta  hiç  kimse  yok  ki,  imdada
          yetişsin. Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür ediyorum, el ayağım kırılmamış,
          çok ziyade incinmiş iken yine şemsiye ile yürüyebildim. O titiz at da
          ormana  dalıp,  yolsuz  bir  istikamete,  benim  yürüyüşümle  yürüyerek,
          onbeş  dakikalık  bir  mesafeye  bir  saatte  yetiştik.  At  su  içmekte  iken,
          Nuriye  isminde  bir  kadın  geldi.  Elinde  ekmek,  bir  parça  ekmeği  ata
          verip, tutuldu. Ben de Cenab-ı Hakk'a şükür, o vakit binebildim, odaya
          geldim. Birden öyle bir tufanlı yağmur oldu, hücremin önünde bir sel
          olarak gördük. Eğer o su, o Nuriye'ye rast gelmeseydi; o hâlî yerde, o
          yağmur  altında,  at  da  başkasının  malı,  kaybolmak  gibi  çok
          musibetlerden  Cenab-ı  Hak  muhafaza  eyledi.  Bu  küçük  musibette
          dokuz cihette Nimet olduğunu tasdik ettik. Ve bu nevi Hıfz u Himayet,
          sizlerin samimî Dualarınızın bir neticesi olduğu kanaatındayız. Ve bu
          dokuz cihetle
   249   250   251   252   253   254   255   256   257   258   259