Page 17 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 17
ÖNSÖZ 19
matlub olan gayeye ermişler demektir. Fakat bu yüksek mertebeyi
kazanmak, her adama müyesser olamıyacağı için, büyüklerimiz matlub
olan hedefe kolaylıkla erebilmek için, muayyen kaideler vaz'eylemiş-
lerdir. Hülâsa; Tarikat, Şeriat Dairesinin içinde bir Dairedir. Tarikatten
düşen Şeriata düşer, fakat - maazallah - Şeriatten düşen ebedî hüsranda
kalır.
Bu büyük Zatın beyanatına göre, Bediüzzamanın açtığı Nur yolu ile,
hakikî ve şâibesiz Tasavvuf arasında cevherî hiçbir ihtilâf yoktur. Her
ikisi de Rıza-yı Bârîye ve binnetice Cennet-i âlâya ve Dîdar-ı Mevlâya
götüren yollardır.
Binaenaleyh; bu asîl gayeyi istihdaf eden herhangi mutasavvıf bir
Kardeşimizin, Risale-i Nur Külliyatını seve seve okumasına hiçbir mani
kalmadığı gibi, bilâkis, Risale-i Nur; Tasavvuftaki "Murakabe" dairesini,
Kur'an-ı Kerim yolu ile genişleterek, Ona bir de Tefekkür Vazifesini en
mühim bir Vird olarak ilâve etmiştir.
Evet; İnsanın gözüne gönlüne bambaşka ufuklar açan bu "Tefekkür"
sebebiyle sadece Kalbinin mürakabesi ile meşgul olan bir sâlik, Kalbi ve
bütün Letâifi ile birlikte zerrelerden kürelere kadar bütün Kâinatı azamet
ve ihtişamı ile seyir ve temaşa, murakabe ve müşahede ederek, Cenab-ı
Hakkın o Âlemlerde binbir şekilde tecelli etmekte olan Esmâ-i Hüsnâsını,
Sıfat-ı Ulyâsını Kemal-i Vecd ile görerek, artık sonsuz bir mâbedde
olduğunu Aynelyakîn, İlmelyakîn ve Hakkalyakîn derecesinde hisseder.
Çünki içine girdiği "Mabed" öyle ulu bir Mabeddir ki; milyarlara
sığmayan Cemaatin hepsi Aşk ve Şevk, Huşû ve İstiğraklar içinde
Hâlikını zikrediyor. Yanık, tatlı ve güzel lisanları, şive, nâme, ahenk ve
besteleri ile bir ağızdan:
ِ
ِ ِ
ٓ ِ
بْكَا للّاو للّا َّلا ِ هلا ا َ ٰ لا و للّ دمحْلاو للّا ناحبس diyorlar.
َ
ُ َ ُ ٰ َ ُ ٰ َ ٰ ُ ْ َ َ ٰ َ َ ْ ُ
Risale-i Nurun açtığı İman ve irfan ve Kur'an yolunu takib eden, işte
böyle muazzam ve muhteşem bir mabede girer. Ve herkes de İman ve
İrfanı, Feyiz ve İhlâsı nisbetinde Feyizyâb olur.
Edebî Cephesi:
Eskidenberi; lâfz ve mâna, uslûb ve muhteva bakımından, edibler ve
şairler, Mütefekkirler ve Âlimler ikiye ayrılmışlardır. Bunlardan