Page 243 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 243
ESKİŞEHİR HAYATI 245
İDDİANAMEYE KARŞI İTİRAZNÂMEM
Ey hey'et-i hâkime ve ey müdde-i umumi! Bu iddianamede sebeb-i
ittihamım herbir maddeye karşı, istintak dairesinde zabtınıza geçen
müdafaatımda cevabları vardır. Hususan, "Son Müdafaâtım" nâmındaki
otuz beş sahifelik bir müdâfaanameyi, itiraz yerine, size takdim ediyo-
rum. Bu noktaya nazar-ı adâlet ve insafı çevirmek için derim ki:
On senedenberi Isparta Vilâyetinde, mazlum bir surette, tazyik
altında asayiş-i dahiliye ve emniyet-i umûmiyeye zarar verecek hiçbir
emare, hiçbir tereşşuhat olmadığı halde, emniyet-i dahiliyeyi ihlâl etmek
teşebbüsü ile ittiham edilmekliğime hangi İnsaf, hangi Vicdan müsaade
eder? Eğer Yüzaltmış üçüncü madde-i kanuniye manasına bizim
hakkımızda vech-i tatbiki gibi mâna verilse, o vakit başta Diyanet
Riyaseti, bütün İmamlar, Hatibler ve Vaizlere teşmil etmek lâzım gelir.
Çünki, Hayat-ı Diniyeyi Telkin etmekte onlarla beraberiz. Eğer Telkinât-ı
Diniyye, emniyet-i dahiliyeyi, mutlaka ihlâl etmek gibi mânâsız bir fikir
ileri sürülse, umûma şâmil olur. Evet benim, onların fevkinde bir cihet
var ki; o da kat'iyyetle, şüphesiz şeksiz Hakaik-i İmaniyeyi izah etmektir.
Bu ise; farz-ı muhal olarak, umum Ehl-i Dine bir itiraz gelse, bu hal bizi
itirazdan kurtarmağa vesile olur. Benim hakkımda bu kadar tahkikatla
beraber daha tesbit edilmiyen ve tesbit edilse de, adâlet-i hakikiye
noktasında bir suç teşkil etmiyen ve bir suç teşkil etse de, yalnız beni
mes'ul eden bir madde yüzünden, yirmi kadar masum ve bîgünah
kimseleri; çoluk çocuğundan, işinden alıkoyup hapisde perişan etmek,
elbette adliyenin nazar-ı adaletine uygun gelmez. Benim ile ednâ bir
teması bulunan çok bîçare masumlar, tevkif ile mühim zararlara dûçar
oldular.
Şark hadisesi münasebetiyle nefyedilmem, iddiânâmede iştiraki ihsas
ettiği cihetle cevab veriyorum ki: Hükûmetin dosyalarında, benim
künyem altında hiçbir meşruhat yoktur; sırf ihtiyat yüzünden
nefyedildiğim, hükûmetçe sabit olmuştur. Ben, o zaman da, şimdiki gibi
münzevi yaşıyordum. Bir dağın mağarasında, bir hizmetçi ile yalnız
otururken; beni tutup, on sene bilâ - sebeb, müracaat