Page 245 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 245

ESKİŞEHİR   HAYATI                                                                                                        247


           Te'lifinden  bir  zaman  sonra,  serbestî  kanunlarına  ve  hükûmetin  işine
           hiçbir cihette temas etmemek için, Onların Neşrini menedip, "Mahrem-
           dir"  demişim;  en  Has  bir-iki  Kardeşime  mahsus  kalmıştır.  Delilim  de
           şudur ki: Bu kadar taharriyatınızda, o mahrem denilen Risalelerin hiçbir
           yerde  bulunmamasıdır.  Yalnız  umumunun  fihristesi  elinize  geçmiş,  o
           fihristeye  göre  bu  noktalardan  istizaha  lüzum  görülmüş;  ben  de  cevab
           vermişim, o cevab da zaptınıza geçmiştir.

               İddianamede,  müteaddid  mıntıkalar,  ve  Risale-i  Nur'un  Neşir  ve
           Tamimine adamlar vasıtasiyle çalıştığım beyan ediliyor. Cevaben derim
           ki:

               Ben bir köyde, gurbette, kimsesiz, hüsn-ü hattım yok iken; tarassut
           altında,  herkes  benim  muavenetimden  çekinirken;  yalnız  gayet  mahdud
           dört-beş  ahbabıma  bir  yadigâr  olarak  Hâtırât-ı  Îmaniyeyi  gönderdiğime
           "Neşir  ve  Tamime  çalışıyor"  demek,  ne  kadar  hilâf-ı  hakikat  olduğunu
           elbette  takdir  edersiniz.  Benim  gibi  haddinden  çok  fazla  teveccüh-ü
           ammeye  mazhar  bir  İnsanın,  onbeş  sene  Van'da  Tedris  ile  meşgul
           olduğum halde, bir tek dostuma bir-iki Îmanî Risalelerimi göndermekle
           buna nasıl Neşriyat denilir? Benim matbaam yok, kâtiblerim yok, hüsn-ü
           hattım  yok,  elbette  Neşriyat  yapamadım.  Demek  Risale-i  Nur;
           câzibedardır,  kendi  kendine  intişar  ediyor.  Yalnız  bu  kadar  var  ki;
           "Onuncu  Söz"  namında  Haşre  dair  olan  Risaleyi,  daha  yeni  harfler
           çıkmadan  evvel  tabettirdik.  Hükûmetin  büyük  memurlarının  ve
           mebuslarının  ve  vâlilerinin  ellerine  geçti,  kimse  itiraz  etmedi.  Ondan,
           sekizyüz Nüsha intişar etti. Onun İntişarı münasebetiyle, Onun gibi sırf
           Uhrevî ve İmanî bir kısım Risaleler, kendi kendine bir kısım İnsanların
           eline  geçti.  Elbette  ihtiyarsız,  kendi  kendine  bu  İntişar  benim  hoşuma
           gitmiş. Ben de bazı hususi Mektuplarımda, bu takdirimi teşvik tarzında
           yazmışım. Bu üç aydır, bu kadar taharriyat-ı amîka neticesinde, koca bir
           memlekette,  on  beş  -  yirmi  adamın  ellerinde  Kitablarımı  bulmuşlar.
           Benim gibi otuz sene Te'lifat ve Tedrisatla ömrü geçen bir adamın, yirmi
           hususî  dostunda  bazı  hususî  Risaleleri  bulunması,  ne  suretle  Neşriyat
           olur? "O Neşriyat ile nasıl bir hedefi takib edebilir?" denilir.

               Efendiler!  Eğer  ben  dünyevî  veyahud  siyasî  bir  maksadı  takib
           etseydim,  bu  on  sene  zarfında,  onbeş  -  yirmi  değil,  yüzbin  adamlar  ile
           alâkadarlığım    tezahür     edecekti.    Her    ne    ise,    bu    noktaya   dair
   240   241   242   243   244   245   246   247   248   249   250