Page 254 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 254

256                                                                                      BEDİÜZZAMAN   SAİD   NURSİ


          derim ki:

              Bin  üçyüz  elli  senede  ve  her  asırda,  üçyüz  elli  milyon  İnsanların
          hayat-ı  içtimaiyesinde  en  Kudsi  ve  Hakiki  ve  Hakikatlı  bir  Düstur-u
          İlâhînin üçyüz elli bin Tefsirlerin Tasdikine ve aynen Hükümlerine istina-
          den,  ve  bütün  Ecdadımızın  Ruhlarına  hürmeten,  İ’caz-ı  Kur'anı  avrupa
          mülhidlerine karşı göstermek için, iki Nass-ı Âyeti, onbeş sene evvel ve
          on  sene  evvel  ve  dokuz  sene  evvel  üç  Kitabımda  zikretmekliğim,  beni
          şimdiki şerait dahilinde ve ahvâl-i sıhhiyem noktasında yaşayamıyacağım
          bir mahbusiyete mahkûm edip ve dolayısiyle, bir cihette âdeta idamıma
          hükmeden ve yüz onbeş Risalemi bunun gibi bir - iki mes'ele yüzünden
          mahkûm eden haksız bir kararı; elbette rûy-i zeminde  Adalet varsa, bu
          kararı red ve bu hükmü nakzedecektir.

              En ziyade bizi gayet hayretle, nihayet bir me'yusiyete düşüren şudur
          ki: Ispartada habbeyi kubbe yapıp, hiçbir Hakikata istinad etmiyen evham
          ve  ihbarata  binaen  hakkımda  verdikleri  karara  karşı,  mezhebimizde
          yalana  hiçbir  cihetle  cevaz  verilmediğinden,  aleyhimde  de  olsa,  hak  ve
          doğru  söylemek  mecburiyetiyle,  yüzyirmi  sahife  kuvvetli  ve  mantıkî
          delillerle kendimi müdafaa ettiğim ve bu kanunla hiçbir cihetle temasım
          olmadığını  isbat  ettiğim  halde;  bu  Müdafaatımı  ve  İsbatımı  hiç  nazara
          almayarak,  Te'lif  tarihiyle  istinsah  tarihlerini,  hatta  bir  şahsa  irsal
          eylediğim  tarihleri  dahi  birbirine  mağlâta ile  karıştırıp  ve  yirmi  senelik
          işi, bir sene zarfında olmuş gibi görerek nakarat gibi, Ispartadaki evhamlı
          kararı;  hem  sorgu  hakimlerinin  kararnamesinde,  hem  makam-ı  iddianın
          iddianamesinde,  hem  bizi  mahkûm  eden  mahkemenin  son  kararında
          aynen,  haklı  müdafaatımız  nazara  alınmadan  tekrar  edilmiş  ve  bizi
          mahkûm etmişlerdir. Ehl-i Hak ve Hakikatı titreten bu haksızlığın bir an
          evvel ref'i ve Risale-i Nurun masumiyetinin ilânını, şiddetle adliyenin en
          yüksek makamı olan mahkemeden beklerim. Eğer pek haklı ve kuvvetli
          bu  Feryadımı  -  farz-ı  muhal  olarak  -  adliyenin  yüksek  makamı  işitip
          dinlemezse, şiddet-i me'yusiyetimden diyeceğim:

              Ey beni bu belaya sevkedip, bu hadiseyi icad eden mülhid zâlim-
          ler!.  Madem  ve  her  halde  mânen  ve  maddeten  beni  idam  etmeye
          niyet  etmiştiniz,  neden  umum  mazlumların  ve  biçarelerin  hukuk-
          larını
   249   250   251   252   253   254   255   256   257   258   259