Page 332 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 332
334 BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
yetmiş derece sür'atli yüzbinler Ecram-ı Semaviyeyi direksiz düşürmeden
durduran ve birbirine çarpmadan fevkalhad çabuk, beraber gezdiren;
yağsız, söndürmeden, mütemadiyen o hadsiz lambaları yandıran ve hiçbir
gürültü ve ihtilâl çıkartmadan o nihayetsiz büyük kütleleri idare eden ve
güneş ve kamerin vazifeleri gibi, hiç isyan ettirmeden o pek büyük
mahlûkları vazifelerle çalıştıran ve iki kutbun dairesindeki hesap rakam-
larına sıkışmayan bir nihayetsiz uzaklık içinde, aynı zamanda, aynı
kuvvet ve aynı tarz ve aynı Sikke-i Fıtrat ve aynı surette, beraber,
noksansız Tasarruf eden ve o pek büyük mütecaviz kuvvetleri taşıyanları,
tecavüz ettirmeden Kanununa İtaat ettiren ve o nihayetsiz kalabalığın
enkazları gibi, göğün yüzünü kirletecek süprüntülere meydan vermeden,
pek parlak ve pek güzel temizlettiren ve bir muntazam ordu manevrası
gibi manevra ile gezdiren ve arzı döndürmesiyle, o haşmetli manevranın
başka bir surette hakikî ve hayalî tarzlarını her gece ve her sene sinema
levhaları gibi seyirci mahlûkatına gösteren bir Tezahür-ü Rububiyet ve O
Rububiyet Faaliyeti içinde görünen Teshir, Tedbir, Tedvir, Tanzim, Tan-
zif, Tavzif'ten mürekkep bir Hakikat, bu Azameti ve İhatatı ile O
Semavat Hâlikının Vücub-u Vücuduna ve Vahdetine ve Mevcudiyeti,
Semavatın Mevcudiyetinden daha zâhir bulunduğuna bilmüşahede şeha-
det eder mânasiyle, Birinci Makamın birinci basamağında:
ِ
ِ
ِ
ِ ِ هتد َ ْ َ ه ف و ح ِ ِ دوج و بوجو ٰ لَ َ َ د َّل ع ى ذلا ِ و د جوْلا بجاو ا ْل للّا َّلاا َ ٓ ِ َلا ا ٰل ه
َّ
ُ ٰ
َ
ُ ُ
ُ ُ
ُ ُ
ُ
ِ
ِ
ا ةم
َ
ْ
َ
َ
َ
َ َ
َ و ِيْ ب دَّتلا َ ِيْ و خسَّتلا ِ ةقي قح ِ ة َطاح ِ ِ َظ ع ةد ه ا َ َ َ ِ ب اهي ع ام ف ِ َ ي مجب تاومسلا
َ
ُ َ ٰ َّ
ِ
ِ ةدهاش م ْلاب ةَلمَكم ْلا ة ع ساو ْلا في ظ وتلا َ و ف ظ ي نَّتلا َ يظ ن ِم و ْ َّتلا َ و ِري و د َّتلا
ِ ِ
ِ
ِ ِ
ْ َ
ْ
َ َ َ
ْ
َ
َ
ُ
َّ ُ
denilmiştir.
Sonra, dünyaya gelen o yolcu adama ve misafire, Cevv-i Sema
denilen ve mahşer-i acaib olan feza, gürültü ile konuşarak bağırıyor:
"Bana bak! Merakla aradığını ve seni buraya göndereni benimle bilebilir
ve bulabilirsin." der. O misafir, onun ekşi, fakat merhametli yüzüne
bakar. Müthiş, fakat müjdeli gürültüsünü dinler, görür ki: Zemin ile
âsuman ortasında muallâkda durdurulan