Page 328 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 328

330                                                                                      BEDİÜZZAMAN   SAİD   NURSİ


          o  Hocanın  itirazını  red  ve  Risale-i  Nur'un  Hakkaniyetini  tam  tasdik
          ediyor.
                 .........................................................................................

              Bir müddet sonra, bir hayvan ürküp, Üstadımızın bacağını incitiyor.
          Aylarca,  ıztırablar  içinde,  Vazife-i  Ubudiyetini  ve  Risale-i  Nur'un
          Hizmet-i Kudsiyesini çok müşkülâtla ifa edebildi. Sonra dağda müthiş bir
          zehirlenmeden  mütevellit  gayet  ağır  surette  hasta  iken,  Denizli  hapsi
          tevkifi  meydana  çıktı.  Fakat  o  Ferd-i Ferîd,  tahammülü  pek  müşkül  bu
          dehşetli halde, hem Hizmet-i İmaniye ve Kur'aniyedeki azm-i metînini,
          hem  Ubudiyetteki  Vezâifi  ifaya  son  derece  gayret  edip  asla  fütur
          getirmeden  ulülazmâne  bir  Sabır  ile  Sebat  ediyordu.  Yine,  Üstadımız
          tevkifimizden  evvel  mükerreren  buyururlardı  ki:  "Ehl-i  dünya,  Risale-i
          Nur'a ilişmesinler, ilişirlerse, âfetlerin hücumuna sebeb olurlar." Hakika-
          ten herkesçe malûmdur ki, Risale-i  Nur Şâkirdleri tevkif edilir edilmez
          her  tarafta  âfetler,  zelzeleler,  hastalıklar  başlardı;  tâ  Risale-i  Nur'un
          hakkaniyeti  tasdik  olunup  vatana  faideli  olduğu  itiraf  edilinceye  kadar
          çok  yerlerde,  ezcümle,  Kastamonu'da  zelzele  devam  etti.  Hattâ
          Kastamonu'nun  tarihî  yüksek  kal'ası  (ki  bazı  Risalelerin  Medresesi
          hükmüne  geçti)  Risale-i  Nur'a  ve  Müellifi  olan  Üstadımıza  İştiyak  ve
          hasretinden  matem  tutup,  en  sağlam  köklü  taşlarını  aşağı  atarak,
          Üstadımızın İhbar-ı Gaybîsini maddeten tasdik etmiştir.

              Üstadımız, tevkifimizden mukaddem buyururlardı ki: "Risale-i Nur'a
          müthiş  bir  hücum  plânı  var;  fakat  merak  etmeyiniz.  Müjde,  İnâyet-i
          İlâhiyye imdadımıza yetişecek. Şöyle ki:

              Bugün, okumak  için Hizb-i Âzam-ı Nuri'yi açmıştım, birden karşı-
                                                        ِ
                                   ِ
                            ِ
                                                          ِ
                                                 ِ
                     ِ ِ

                ك

                  ب
          ma:      ر دم  ِ      ب   ح   حب  سو   انني  ِ  َّ َ  ِ   ا   ن   ك     ب   عَا    ف كبر      ِم   ْكحل بصاو   Âyeti    çıktı.
                                             َ َ َ
                                  َ َ
                  ِّ  َ َ  َ ْ  ِّ  َ ْ  ْ ُ     ِّ    ُ ْ ْ  َ
          Mânen,  "Bana  bak!"  dedi.  Ben  de  baktım,  gördüm  ki;  mânasının  çok
          tabakalarından  hususan  mânâ-yı  işarîsiyle  ve  cifrîsiyle  hem  hapis
          musibetine,  hem  necatımıza  işaret  ve  bize  beşaret  ediyor"  buyurdular.
          İşte  Denizli  mahkemesi,  beraet  kararı  vermezden  dokuz  ay  evvel,
          bilâtereddüt, bu Âyetin Definesinden aldığı Cevheri izhar edip, hem bu
          Âyet-i  Kerîmenin  mühim  Nükte-i  İ’cazını  keşf,  hem  de  bu  Kuvve-i
          Mâneviyeye muhtaç zaif Talebelerini
   323   324   325   326   327   328   329   330   331   332   333