Page 325 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 325

KASTAMONU   HAYATI                                                                                                   327


           kış bu âdetleri tahallüf etmez. Teheccüd ve Münâcât ve Evradlarını asla
           terketmezler. Hatta bir Ramazan-ı Şerifde pek şiddetli hastalıkda, altı gün
           birşey  yemeden  Savm-ı  Visal  içinde  Ubudiyetteki  Mücahedelerini
           terketmediler.  Komşuları  her  zaman  derler  ki:  "Biz  sizin  Üstadınızın
           sekiz  sene  yaz  ve  kış  geceleri,  aynı  vakitlerde  sabaha  kadar  hazin  ve
           muhrik  sadasiyle  Münâcât  seslerini  dinler  ve  böyle  fasılasız  devamlı
           mücahedesine hayretler içinde kalırdık."

               Hem  Üstadımız,  taharet  ve  nezafet-i  şer'iyyeye  son  derece  riayet
           eder;  her  zaman  Abdestli  olarak  bulunur;  asla  mübarek  vaktini  boş
           geçirmez.  Ya  Risale-i  Nur  Te'lifiyle  veya  Tashihiyle  meşgul  veya
           Münâcat-ı  Cevşeniyeyi  Kıraat  ve  Secdegâh-ı  Ubudiyete  kaim  veya
           Tefekkür-ü  Âlâ-i  İlâhî  bahrine  müstağrak  bulunurdu.  Ekseriyetle,  yaz
           zamanı  şehre  uzak  ormanlık  dağ  vardı.  Üstadımızla  oraya  giderdik.
           Yolda,  hem  Risale-i  Nur  tashih  ederler,  hem  bu  âciz  Talebelerinin
           okudukları  Risaleye  dikkat  ederler  ve  tashih  için  hatalarını  söylerler
           veyahut  eski  Müellefatından  birisinden  Ders  verirler;  bu  suretle  yolda
           bile  mübarek  vaktini  vazife  ile  geçirirlerdi.  Evet  biz  itiraf  ediyoruz  ki,
           Üstadımızın  Nutkundaki  letâfet  ve  ülfetindeki  halâvet  o  derece  Feyiz
           bahşederdi  ki;  İnsan,  sabahtan  akşama  kadar  o  vaziyette  Ders  alsa,  yol
           yürüse, asla sıkılmak ihtimali yoktu.

                  Hem Üstadımız, Risale-i Nur Hizmetini herşeye tercih ederler ve
           buyururlardı  ki:  "Yirmi  senedir  Kur'an-ı  Hakîmden  ve  Risale-i  Nurdan
           başka bir Kitabı ne mütalâa etmişim ve ne de yanımda bulundurmuşum;
           Risale-i  Nur  kâfi  geliyor."  Evet,  Feyyaz-ı  Mutlak  tarafından  bütün
           Hakaik-i  Kur'aniye  Kalb-i  Münevverine  İlham  ve  İlka-ı  Küllî  ile  ifaza
           olunur da Kur'an-ı Mu'ciz-ül-Beyandan başka neye muhtac olur? Bundan
           şüphesi olanlar, Risale-i Nura dikkat etsinler. Cenab-ı Hak, Üstadımıza,
           Risale-i  Nur'un  Te'lifinde  öyle  bir  İktidar-ı  Bedî  İhsan  etmiştir  ki,  bu
           herkese nasib olacak hasletlerden değildir. O hârika Nur  Risaleleri, her
           biri; gurbette, hastalık içinde, dağda, bağda, kâtibsiz tahammülü müşkül
           gayet ağır şerait dahilinde, zâhirî nice müşkülâtlarla meydana gelmiş ve
           Mü’minlerin  imdadına  yetişmiştir.  Fakat,  Cenab-ı  Hakka  şükrolsun  ki,
           İnayet-i  İlâhiyye,  hârika  bir  tarzda  Üstadımıza  fevkalâde  Muvaffakıyet
           İhsan etmiştir. İşte bu Sırdandır ki Cenab-ı Hak, Ona Kâinatı bir Kitab-ı
           Semavî ve arzı bir Sahife gibi keşf ve şuhudla Bihakkalyakin okuyacak
           bir    iktidar    vermiş;    Mahz - ı  İnayetle     böyle     Kudsî     bir    Esere
   320   321   322   323   324   325   326   327   328   329   330