Page 439 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 439

DENİZLİ   HAYATI                                                                                                             441


               Evet,  madem  hiçbir  saltanat  yoktur  ki,  o  saltanata  itaat  edenlere
           mükâfatı  ve  isyan  edenlere  mücâzâtı  bulunmasın.  Elbette  Rububiyet-i
           Mutlaka mertebesinde bir Saltanat-ı Sermediyenin, o Saltanata Îmân ile
           İntisab ve İtaat ile Fermanlarına Teslim olanlarına mükâfatı ve o İzzetli
           Saltanatı,  küfür  ve  isyanla  inkâr  edenlere  de  mücâzâtı  o  Rahmet  ve
           Cemale ve o İzzet ve Celâle lâyık bir tarzda olacak diye Rabbül-Âlemin
           ve Sultan-üd-Deyyan İsimleri cevab veriyorlar.

               Hem  madem  güneş  gibi,  gündüz  gibi,  zemin  yüzünde  bir  umumî
           Rahmeti ve ihâtalı bir Şefkat ve Keremi gözümüzle görüyoruz. Meselâ o
           Rahmet; her baharda umum ağaçları ve meyveli nebatları Cennet Hûrileri
           gibi giydirip, süslendirip ellerine her çeşit meyveleri verip, bizlere uzatıp,
           "Haydi  alınız,  yeyiniz!"  dediği  gibi;  bir  zehirli  sineğin  eliyle  bizlere
           şifalı,  tatlı  balı  yedirdiği  ve  elsiz  bir  böceğin  eliyle  en  yumuşak  ipeği
           bizlere  giydirdiği  gibi;  bir  avuç  kadar  küçücük  çekirdeklerde,
           tohumcuklarda  binlerle  batman  taamları  bizim  için  saklayan  ve  ihtiyat
           zahiresi olarak o küçücük depolarda yerleştiren bir Rahmet ve bir Şefkat;
           elbette hiç şüphe olamaz ki, bu derece nazeninâne beslediği bu sevimli ve
           minnetdarları ve perestişkârları olan Mü’min İnsanları îdam etmez! Belki
           onları  daha  parlak  Rahmetlere  mazhar  etmek  için  hayat-ı  dünyeviye
           vazifesinden  terhis eder, diye Rahîm ve Kerîm  İsimleri, sualimize cevab
           veriyorlar.   ح    ج   ن   ة    َ َّ ُ َ ٌّ    ْلَا diyorlar.

                      ق

               Hem  madem  biz  gözümüzle  görüyoruz  ki:  Umum  mahlûklarda  ve
           zemin yüzünde öyle bir Hikmet eli işliyor ve öyle bir Adalet ölçüleriyle
           işler  dönüyor  ki,  Akl-ı  Beşer,  onun  fevkınde  düşünemiyor.  Meselâ:
           İnsanın bin cihâzâtına takılan Hikmetlerinden yalnız bir küçük çekirdek
           kadar  kuvve-i  hafızasında,  bütün  tarihçe-i  hayatını  ve  ona  temas  eden
           hadsiz hâdisâtı, o kuvvecikte yazıp, onu bir kütübhane hükmüne getirip
           ve İnsanın Haşirde mahkemesi için neşrolacak olan Defter-i A'mâlinin bir
           küçük  senedi  olarak  her  vakit  hatırlatmak  Sırrıyle  her  İnsanın  eline
           vererek  dimağının  cebine  koyan  bir Ezelî  Hikmet..  ve  bütün  masnuatta
           gayet  hassas  Mizanlarla  âzâlarını  yerleştiren  ve  mikroptan  gergedana,
           sinekten  simurga  kuşuna,  bir  çiçekli  nebattan  milyarlarla,  trilyonlarla
           çiçekler  açan  bahar  çiçeğine  kadar  israfsız  ölçülerle  bir  Tenâsüb,  bir
           Muvazene,
   434   435   436   437   438   439   440   441   442   443   444