Page 46 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 46

48                                                                                        BEDİÜZZAMAN   SAİD   NURSİ


              3-  Yanında  bulunan  Talebelerini  aynı  kendisi  gibi Zekât  ve  hediye
          almaktan menetmek. Onları da yalnız Rıza-yı İlâhî için çalıştırırdı. Hattâ
          çok zamanlar, Talebelerini kendi iaşe ederdi.

              4-  Daima  mücerred  kalmak  ve  dünyada  hiçbir  şeyle  alâka  peyda
          etmemek.  Bunun  içindir  ki:  "Bütün  malımı  bir  elimle  kaldırıp
          götürebilmeliyim"  demiştir.  Bu  halin  sebebi  sorulunca  "  Bir  zaman
          gelecek,  herkes  benim  halime  gıbta  edecektir.  Sâniyen,  mal  ve  servet
          bana  lezzet  vermiyor;  dünyaya  ancak  bir  misafirhane  nazariyle
          bakıyorum." derdi.

              Van'da bulunduğu vakit, merhum vali Tahir Paşa, Avrupa Kitablarını
          tetebbu ederek kendisine  sualler tertib edip sorardı. Bunların hiçbirisini
          görmediği  ve  Türkçeyi  de  yeni  konuşmağa  başladığı  halde,  cevabında
          tereddüt  etmezdi.  Bir  gün  Kitabları  görür  ve  Tahir  Paşa'nın  bunlardan
          sual tertib ettiğini anlayarak az bir zamanda Kitabların muhtevasını elde
          eder.

              O zamanda en büyük gaye ve düşüncesi, Mısır'daki Câmi-ül-Ezhere
          mukabil  Bitlis  ve  Van'da  "Medreset-üz-Zehra"  isminde  bir  dârülfünun
          vücuda  getirmekti.  Bu  teşebbüsünü  kuvveden  fiile  çıkarmak  niyetinde
          olup bunu tasarlıyordu.

              Van'da yaz zamanlarını, Bâşit ve Beytüşşebab namındaki yaylalarda
          geçiriyordu. Bir gün Tahir Paşa'ya, mezkûr dağların başında Temmuzda
          bile  buz  bulunduğunu  söyler.  Tahir  Paşa  itiraz  eder  ve  "Temmuzda
          kat'iyyen oralarda buz bulunmaz." iddiasında bulunur. Yaylada iken bir
          gün bunu hatırlıyarak Tahir Paşaya yazdığı ilk Türkçe Mektubunda der:

              - Ey Paşa! Bâşit başında buz tuttu. Görmediğin şeyi inkâr etme. Her
          şey senin malûmatında münhasır değildir, vesselâm!

              Molla Said, aşiretler arasında olan herhangi bir geçimsizliği işitince
          hemen müdahale ederek, İrşad yoliyle her iki tarafı da derhâl barıştırırdı.
          Hattâ  hükûmetin  bile  barıştırmaktan  âciz  kaldığı  Şeker  Ağa  ile  Miran
          Reisi Mustafa Paşayı barıştırdı. Ve Mustafa Paşaya:

              - Daha tövbe etmedin mi? Diye sorunca, Mustafa Paşa da cevaben:
   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51