Page 112 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 112

74.   Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıkla-  ması demektir. Daha sonraki edebi tasavvufi metinlerde
                 rında (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: “Ter-  Mecma-ül Bahreyn Hz. Ali’ye dayandırılan ledüni ilmi
                 temiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın (kimseyi   kapılarının açılması ile Hz. Muhammed’e bağlanılması
                 öldürmediği halde) katlettin ha! Gerçekten sen fena   manasını da kazanmıştır. Sufilerin çoğu Mecma-ül Bah-
                 bir şey yaptın!”                         reyn’i şeriat-tarikat buluşması olarak adlandırmışlardır.
                                                          Mesela; Harabi şöyle demiştir:
             75.   (Hızır:) “Ben sana, benimle beraber (olacaklara) sab-
                 redemezsin, demedim mi?” dedi.           “Mecmaül Bahreyn’e vardığım zaman
                                                           Hızrı bulup candan kölesi oldum
             76.   Musa: “Eğer” dedi. “Bundan sonra sana bir şey sorar-   Ledün ilmin bana eyledi ihsan
                 sam artık bana arkadaşlık etme. Hakikaten benim ta-  Sırrı sırrullahın tamamı oldum”
                 rafımdan (ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın.”
                                                          (www.uludagsozluk.com).
             77.   Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlar-  Hz. Hızır’ın Kur’an’da peygamber olarak anılmadığı hâl-
                 dan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir   de Hz. Musa’ya yol göstermesi, Batıni bilgisinin zahir
                 etmekten kaçındı. Derken orada yıkılmak üzere bulu-
                 nan bir duvarla karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğ-  bilgisine galip gelmesi kapsamında, Sufilerin sıkça de-
                 rulttu. Musa: “Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret   ğindiği bir mevzudur
                 alırdın.” dedi.                          Hz. Hızır söz konusu olduğunda kuvvetle vurgulanan
                                                          ve dile getirilen en önemli kavramlardan birisi de Ab-ı
             78.   (Hızır) şöyle dedi: “İşte bu, benimle senin aramızın
                 ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin iç-  hayattır.
                 yüzünü haber vereceğim.”                 Doğu rivayetlerinde yer alan ab-ı hayat,-ab-ı Hızır, ab-ı
                                                          cavidani, ab-ı zendegi, ab-ı İskender, ab-ı cüvan ve ay-
             79.   “Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi.
                 Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) Onların arka-  nü’l hayat da denilen- dirlik suyu manasındadır. İslam
                 sında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral   kaynaklarında; Kur’an-ı Kerim ve bazı hadisçilerin riva-
                 vardı.”                                  yetlerinde sözü edilmektedir.

                                                           İslamî kaynaklarda, canlılık veren ve diriliğe sebep olan
             80.   “Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kim-
                 selerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nan-  bir sudan bahsedilmektedir. Musa (a.s.) genç arkadaşı
                 körlüğe boğmasından korktuk.”            (Yuşa) ile birlikte Hızır’ı iki denizin kavuştuğu yerde
                                                          aramaya gitmiştir. Hızır’ı bulmasına alamet olarak da
             81.   (Devam etti:) “Böylece istedik ki, Rableri onun yerine   Allah ona zembil içinde tuzlanmış bir balık koymasını
                 kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini   ve balığın canlanıp denize aktığı yerde o zatı bulacağı-
                 versin.”                                 nı bildirmiştir. Bunun üzerine yolculuğa çıkmışlar, iki
                                                          denizin birleştiği mevkide konaklamışlar ve dinlen-
             82.   “Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altın-  mek için başlarını yere koyup uzanmışlardır. Bu anda
                 da da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir
                 kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına   sepetteki balık canlanıp bir yol bulup, denize gitmiştir.
                                                          Bir rivayette Yuşa’nın (a.s.) abdest suyundan damlayan
                 erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini   sular bu canlanmaya sebep olmuştur. Yuşa (a.s.) bunu
                 çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım.
                 İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.”   unutmuş, tekrar yolculuğa başlamışlar, daha sonra ha-
                                                          tırlayınca geriye dönerek konakladıkları yerde Hz. Hı-
                 (www.kuranikerim.com/diyanet’kehf.htm)
                                                          zır’ı bulmuşlardır. Hızır (a.s.), Musa’ya  (a.s.) Allah’ın
             Hz. Hızır ile Hz. Musa’nın buluştuğu yere “Mecmaül   kendisine bir ilim verdiğini, bunu onun bilmediğini;
             Bahreyn” (iki denizin buluştuğu yer) adı verile gelmiş-  Musa’daki (a.s.) bilgileri de kendisinin bilmediğini ve
             tir. Bu adlandırma hem buluşulan coğrafya olarak iki de-  sabretmesini söylemiştir. Hızır’daki bu ilim ledünî bil-
             nizin buluştuğu bir boğaz, hem de mecazen iki yüce ki-  gidir. Bu sebeple tasavvuf ehlinin istılahında Hızır bast-ı
             şinin bir araya gelmesi anlamında kullanılmaktadır. Yanı   kalb, yani kalb genişliğinden kinaye olduğu için ab-ı ha-
             sıra, Hızır’ın temsil ettiği ilm-iledün (Bâtini bilgi) ile   yat da ilm-i ledün yerinde kullanılmıştır. Bunun için bir
             hzl.reti Musa’nın temsil ettiği zahiri ilimlerin de buluş-  mürşidin (rehberin) sözleri ve nasihatleri insanları hak

         110           2022/2
   107   108   109   110   111   112   113   114   115   116   117