Page 114 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 114
Yukarıda değindiğimiz biçimiyle gelenek içinde, Zül- “Bu katı sert kente gelmeseydim
karneyn, ab-ı hayatı karanlıklar içerisinde bulup ölüm- Birkaç eski ölünün kemiğini fosforladım
süzlüğe ulaşmaya çalışmaktadır. Bu şahsi bir arayış veya Işıklarını artırdım bin yıl sonraki çocuklar için”
şahsi bir çabadır. Sezai Karakoç’un Hızırla Kırk Saat adlı
Hızır’ın gözlemleri gözlem olarak kalmaz. Toplumsal ve
şiir kitabının daha ilk takdim cümlesi, arayışın sosyal,
kavramsal bir eleştiriye dönüşür. Eleştiriden, demokra-
toplumsal hátta millî olduğunun ilk işaretidir. Biz ça-
sinin kötü uygulamaları, feminizm, teknoloji nasibini
lışmamızda şairin “Gün Doğmadan” adıyla yayımlanan
alır. İmajlar dünyasının putlaştırilan kavramları da yine
toplu şiirlerin esas alacağız.
aynı kategoride yerini alır. Ama asıl eleştiri ‘yeşil sarıklı
“Beşinci sağanak akış sağanağı ulu hocalar’ diye seslenilen insanlar ya da modern haya-
Geceleyin ab-ı hayat için millet yolculuğu” ta karşı kutsal olanla alternatif ulaştırma gayreti göster-
meyen din adamlarıdır.
Bu takdimle seyri değişecek olan Hızır ve Hızır’ın mo-
dern dünya yolculuğu başlar. Hızır’ın ilk modern kent- “Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
leri gezmesiyle başlayan süreç aynı zamanda modern Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
hayatın eleştirisine bir giriş niteliği taşır. Kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz
Hızır bu ilk girdiği kenti ve insanını anlatırken bir yaban- Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
cı konumundadır. Kendisini orada tanıyan bilen yoktur. Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
Bunu bana söylemediniz
“Bu çok sağlam surlu şehirden de geçtim
İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler
Beni yalnız yarasalar tanıdı”
Bunu bana öğretmediniz
Bu yabancılaşma dizeleri Hızır ve onun temsil ettiği Kardeşim İbrahim bana mermer putları
kavramların kentte nasıl kaybolduğunun başlangıcını Nasıl devireceğimi öğretmişti
oluşturur. Kentin insanında bir bozulma bir yozlaşma Ben de gün geçmiyor ki birini patlatmayayım
yaşanmıştır. Ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini na-
sıl sileceğimi öğretmediniz”
Şehrin yaşadığı en önemli bozulma kutsal olanların ko-
runmakla birlikte özünü, ruhunu kaybedip şekilde kal- Bunlar, yeşil sarıklı ulu hocaların’ şaire ve dolayısıyla
mış olmasıdır. Hızır’a öğretmedikleridir. Tabiliğinden ve mecrasından
uzaklaşmış bu ‘uluların’ aslında çok da söyleyecek sözü
“Her evde kutsal kitaplar asılıydı kalmamış olmalı ki nazarlar tabii olana yönelir, uluların
Okuyan kimseyi göremedim yerini hayatın bizzat kendisi alır. Öğrenen Hızır, öğren-
Okusa da anlayanı görmedim” mekle de kalmaz, aynı şekilde öğrendiklerini en tabii
biçimiyle öğretir.
Şehrin insanları tabii olandan son derece uzaklaşmış ve
yapay kurallarla yönetilmektedir. Kanunlani bile değer- “Ey ulular Sizin bana öğretmediğinizi
sizleştirilmiş, tabii hukuktan uzaklaştırılmıştır. Şair bu Ben zamandan öğrendim
eleştirisini Hızır’ın dilinden şöyle ifade eder: Kuruyan hurma dalından öğrendim
Damıtılmış petrolden öğrendim
“Kanunlarını kâğıtlara yazmışlar Hapsedilmiş yarı yanık sancaklardan öğrendim”
Benim anılarım gibi
Taşa, kayaya, su çizgisine Hızır’ın öğrendiklerini öğretmek gayretine girdiğini
Gök kıyısına, çiçek duvarına değil söylemiştik. Hızır tabii yollardan öğrendiklerini öğretir,
fakat öğretilmeye layık gördüğü ya da gördükleri çok sık
Hızır adeta bu şehre geldiği için pişmandır. Bu yüzden
elenmiş ve ayıklanmışlardan oluşur.
hâlihazırdan umudunu keserek gelecek zamanların ço-
cuklarına bakışlarını hasreder ve onların uzun bir gele- “Ey ulular sizin bana öğretmediğinizi
cekte özüne dönmesi için ölmüş ışıkları yani geçmişte Ben yarılmış aydedeye öğrettim
kalan örnek insanların hatırasını canlandırmaya başlar Delikanlı ateşlere öğrettim
112 2022/2