Page 33 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 33
2
İzmir’in mavisini gözlerinde saklayan insanlara yabancı
bir dünya gibi gelir Ankara. Gevrek artık simittir, çiğ-
dem artık çekirdek hatta bazı yerlerde şemşamer bile
denildiğine rast gelinir. Doğru düzgün bina yahut site
göremezsiniz burada. Evler umumiyetle iki katlı ve köh-
nedir. Halk oldukça mütevazı ve yeni heyecanlara açtır.
Esnaf ise belini kervanlara bağlamıştır. Çiftçilik dışında
başka bir iş görülmez bu bozkırda. Keçi, koç gibi kü-
çükbaş hayvancılık da yapılmaktadır fakat buna karşın
mandıralar oldukça seyrektir. Hiçbir şey yok denemez
bu şehirde ama insanın yüzüne kasvetle bakan duman
grisi asumanından başka da bir şeyi yok gibi gelir. Hiçbir
şeyin olmadığı bu şehirde ne turnesi diye soranlar vardı
belki de eğer Karapet Efendi’nin asabiyeti düşünülme-
miş olsaydı. Karapet Efendi idealist bir adamdı. Osman-
lı toplumundan çok çekmiş, Osmanlı toplumuna çok
bela okumuş ve Osmanlı toplumunun pervasızca sanat
düşmanlığından bıkmıştı ama Osmanlı toplumunu çağ-
daşlaştırmanın yolunun da sanattan geçeceğine inanı-
yor ve bu uğurda çalışmayı kendisine vazife biliyordu.
Bu diyardan çekip gidilemeyeceğine göre bu deveyi bir
şekilde gütmeliydi. O yüzden küsüp gitmemişti. Her bir
kalp kırıklığı, her bir heves kırıklığı, her bir umut kırıklı- Efendi’ye doğru adım atıp elini sıktı. Karapet Efendi el
ğı onun bu uğurdaki düşüncelerini daha çetin bir ciddi- sıkışma faslından nefret ederdi ya Sarıların Cemal gâfil
yetle sağlamlaştırıp, inatçılığını perçinlemişti. Ankara’ya avlamıştı Karapet Efendi’yi, o da gayrı ihtiyâri sıktı elini
onları davet eden sanatsever bir vali idi. Halk arasında ve az ileride bekleyen at arabasına yerleştiler. Üç at ara-
Vali Paşa diye anılan Ankara valisi, oldukça görgülü, bası yetmişti onlara, dekor ve kostümler de koca iki atlı
aristokrasiden anlayan ve sanatçıya hayranlık besleyebi- arabayı işgal etmekteydi. Beş arabalık kafile, vilayet ko-
len bir adamdı. Karapet Efendi’yi de İzmir’den tanır ve nağına yirmi dakikada vardı. El sıkışmaktan nefret eden
severdi. Bu yüzden bütün imkânlarını seferber edip Ka- Karapet Efendi, Vali Paşa’yı görünce resmen kucağına
rapet Efendi’nin ekibini Ankara ahalisiyle tanıştırmak atladı, sarmaştılar uzun mu uzun. Karapet Efendi’nin bu
istiyordu. Bu uğurda elinden geleni yapmıştı Vali Paşa. muamelesini gören Luçika ve Komik Efendiler de daha
Hususi bir hazırlık tertip ettirmişti vilayet konağında. bir kıymet gösterdiler Vali Paşa’ya. Çay çayı ısmarladı,
Tren garından ekibi almak üzere yardımcısı Sarıların kahve kahveyi. Pek memnundu halleri. Tâ ki Saniye, Fi-
Cemal’i yollamıştı. Sarıların Cemal, vilayet konağındaki rari Hüseyin’i konağın avlusunda görene dek. Başından
nadir sakallılardandı. Baba tarafından hacılık veya mol- kaynar sular indi sanki. Bu adamı nerede görse kaça-
lalık yoktuysa da Sarıların Cemal’e sakal ayrı bir yakışır- cak delik arayan Saniye, şimdi bu taşra memleketinde,
dı, esasen buğday tenli olan Cemal’in, tütün tiryakisi ol- on gün boyunca bu adamla yüz göz olacaktı. Yüz göz
duğu için ağzının etrafı turuncu ve sarıya çalıyordu. Bu olmakla kalacağını bilse yine mesele değildi fakat bu-
yüzden ona Sarıların Cemal deniyordu. Yardımseverliği nunla kalmayacağını biliyordu. Firari Hüseyin ne kadar
ve iş bitiriciliği sayesinde Vali Paşa’ya vilayet işlerinde meşhur ve tecrübeli bir artist olsa da Saniye’nin küçük
çok bir yük kalmıyordu. Pek de güleç mizacı hasebiy- sırrını bilmiyordu, Komik Efendi ile olan izdivacından
le üzerinde hep bir şeytan tüyü var gibiydi. İşte bu her bihaberdi ve Amelya’ya umarsız bir şekilde zaafı vardı.
şeyiyle vilayetin güler yüzü olan Sarıların Cemal, tren- Her kovukta, kuytuda Saniye’ye yanaşıyor ve onu iltifat
den ilk inen Luçika ile göz göze gelmişti bile. Yanındaki yağmuruna tutuyordu. İnsan dilemediği bir sesten gü-
gençlere el atan Sarıların Cemal, misafirlerin ellerinde- zel sözcükler işittiğinde rahatsızlık duyar hatta bazen
ki bavulları yüklenmeleri için kaş göz etti ve Karapet öyle raddeye varır ki, bu iltifatlar ne kadar güzel cüm-
2022/2 31