Page 34 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 34
lelerden mürekkep olsa da insana iğrenti gelir, insanın Yıldızcıyan’ı saygıyla dinleyen Saniye ve Komik Efendi,
içine kokusu bozuk olan tatlar verir. Saniye de bu iltifat bir soruyla onun hicranını susturdu: Firari ne diye prova
yağmurundan oldukça rahatsızdı fakat ne çare, susmak yapmaz imiş? Yıldızcıyan kollarını iki yana açarak İhtiya-
ve haykırmamak mecburiyetindeydi. Zira gayrimüslim cı yok imiş, prova yapacak kadar acemi değil imiş dedi. Ko-
olmadığı bir öğrenilirse, bir öğrenilirse gayrimüslim ol- mik Efendi canı sıkılarak: Bak sen şu işe! Bak sen şu işe!
madığı. Olmadığı gayrimüslim.
Yıldızcıyan Saniye’yle göz göze gelip ahvalini görünce
Luçika komutları verirken, bu komutlara uyan Sarıların bu sefer ona bir baba tonlamasıyla sordu Sana ne oldu
Cemal ve vilayet hizmetlileri sahne dekorunu hazır- bre kızcağız Amelya?
lıyorlardı. Karapet Efendi hâlâ Vali Paşa ile şadırvanın Saniye çekinerek, yok bir şeyim Yıldızcıyan, hadi biz pro-
bulunduğu sofada volta atarak sohbet ediyorlardı. Bu vamızı edelim acemi acemi, sen de bizim yüzümüzden gay-
esnada Saniye hoşnutsuzluğundan sirke satan bir suratı rı azar işitme, dedi.
yüzüne takınmıştı. Bunu fark eden Komik Efendi tesel-
lide iken acizlik duygusuyla da bir boynu bükük öylece
3
Saniye’ye bakıyordu. Firari Hüseyin’in patavatsızlıkları-
İkinci günü de kazasız belasız atlatan Saniye, Akşam Eza-
na herkes alışmıştı ya bu ekipte herkes herkesi çok da
nı Kuşları’yla günü batırıyordu. Kemerin üzerine otur-
seviyor değildi ve her ne olursa olsun izdivaçları ayyuka
muş onları izliyordu. Rüzgâr, dalgalı saçlarını perçem
çıkmamalı, küçük sırları ahali tarafından işitilmemeliy-
perçem öyle havalandırıyordu ki bir sahilin med-ceziri
di. Aksi takdirde bu görülmemiş bir iş olduğundan affı
gibi, hafif, ince, nârin gelip gidiyordu. Güneşin son kılıç
da olmazdı. Bunun korkusuyla Komik Efendi bedbaht
darbelerini bir kalkan misali avucuyla savunuyordu. O
bir halde eşini sakinleştirmeye çalışıyordu, iskemlede güzelim gözler, güneşe de olsa feda edilmemeliydi. Avucu
otururken avucu alnında bulunan Saniye ise çoktan alnında izliyordu Saniye, Akşam Ezanı Kuşlarını. Akşam
küplere binmiş, boynundaki damarlar adeta budak olu- Ezanı Kuşları sadece akşam ezanı okunduğu zaman göze
vermişti. İkide bir Oynamam da oynamam, deyip duru- görülürler ve bir sağa bir sola küme küme hareket ederek
yordu. Boyuna oynamam da oynamam. manevra yaparlar. Akşam ezanına beş kala bu manevra-
lar normal seyirdeyken minareden yükselen sesle birlikte
Yıldızcıyan yanlarına yaklaştı Ben bıktım bu artist mille- daha da hırçınlaşır ve kuşların ötüşmesi müezzinle yarışa
tinden bre arkadaş, ne istekleri biter ne kaprisleri, bıktım
tutuşur, ta ki ezan bitip, hava kararana değin. Bu olay Sa-
ant olsun ki bıktım dedi. Ne oldu bre Yıldızcıyan diye
niye için bir temsilden farksızdır. Her akşam buraya gelip,
sordu Komik Efendi. Zira Yıldızcıyan aralarındaki en
izleyeni olsun ya da olmasın aynı aşkla, aynı şevkle oyu-
tecrübeli, en sessiz, en memnun şahsiyetti. Kolay kolay
nunu oynayan ve görevini icra eden Akşam Ezanı Kuşları
söylenmez, bir şeyi beğenmemezlik etmezdi. Eğer Yıl-
onun için birer usta sanatçıydı ve onları örnek almalıydı.
dızcıyan söylenmeye başlamışsa ortada doğru gitmeyen
Bu düşüncelerle zihnini meşgul eden Saniye bir an karal-
bir şeyler vardır demektir. Bütün ekip böyle düşün- tıda kaldı ve arkasına dönüp baktı. Yine o gelmişti. Firari
mekteydi. Hayrolsun? Dedi Komik Efendi. Dolgun bir Hüseyin. Ne yapıyorsunuz burada yalnız başınıza Sevgili
bıkmışlıkla Sorma bre adam sen de, Muzıkacılar der biz Amelya Hanım? Dedi. Saniye ise kısık ve ürkek bir sesle
bugün tâlim etmeyeceğiz. Firari Hüseyin der benim prova Nefes almaya çıktım, mâlum provalar ve oyunlar arasında
yapmama hacet yok, Karapet der niye herkes aylak aylak nefes dahi alamıyoruz, dedi. Firari, Anlıyorum sizi Sevgili
dolanıyor? Herkes benim üzerime geliyor. Aha da şu kam- Amelya Hanım diyerek izin istemeden yanına oturdu Sa-
bur boynum bu artist milletinin kaprislerinin yüküyle eğildi niye’nin. Bu patavatsızlıktan oldukça rahatsız olan Saniye,
de eğildi. Şu saçlarım ağardı da ağardı. Bizim zamanımız- yapmacık bir gülümsemeyle Firari Hüseyin’e baktı ve tek-
da böyle miydi? Kesiverirlerdi adamın sesini, elimiz ayağı- rar önüne döndü. Artık hava kararmıştı. Firari Hüseyin
mız titrerdi bir ustamız bir şey diyecek diye ağzının içine gelmişti. Artık Akşam Ezanı Kuşları yoktu. Firari Hüseyin
bakardık. Ol derlerdi oldururduk. Yok, olmaz, hayır gibi Gelmişti. İçinden Musibet adam, seyrimi de elimden aldı,
cevaplar bu yüzyılda türedi. Zamane artistleri çok pohpoh- dedi. Firari Hüseyin alttan giriyor üstten çıkıyor Sani-
lanıyor olan yine benim saçımın karasına oluyor. Bıktım ye’nin ilgisini kazanmaya çalışıyordu. Bu böyle on dakika
inan ki bıktım. Keşke babamın dükkânında kalıverseydim, sürdü sürmedi. Firari Hüseyin’in her salvosunda Saniye
bu işlere girişmeseydim. ne bahaneyle kalkıp bulunduğu yerden kurtulabilecek
32 2022/2