Page 66 - Çatalca'da Eğitim - Sayı 1
P. 66
reler.” Yûnus, dönüp tekkeye geri gelir. Aldığı buğdayı larını) gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun. - Üzeri-
indirir. Halifeler, bu hali görüp Yûnus’a niçin geldiğini ne gece bastırınca, bir yıldız gördü: “Rabb’im budur.” dedi.
sorarlar. Yûnus, “Bana buğday gerekmez o himmet olu- Yıldız batınca da: “Ben batanları sevmem.” dedi. - Ay’ı
nan nasibi versinler.” der. Yûnus’un bu hali ve sözleri, doğarken gördü: “Rabb’im budur.” dedi. O da batınca: “Ye-
Hacı Bektâş’a arz edilir. Bunun üzerine Hacı Bektâş şu min ederim ki, Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, el-
şekilde buyurur: “O şimden sonra olmaz. Biz o kilidin bette sapıklığa düşen topluluktan olurdum.” dedi. - Güneş’i
anahtarını Tapduk Emre’ye verdik, varsın nasibini on- doğarken görünce: “Rabb’im budur, bu hepsinden büyük.”
dan alsın.” Yûnus’un hayatının anlatıldığı bu menkıbe- dedi. O da batınca dedi ki: “Ey kavmim! Ben sizin (Al-
deki başlıca semboller, buğday ve alıçtır. Bunların mü- lah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” - “Ben yüzümü
cerret veya ruhî hali ise nefestir. Buğday, hakikat yolcu- tamamen, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık
sunun ilk ve ham karşılığıdır. Buğdayı insânın sembolü ben asla Allah’a ortak koşanlardan değilim.” (En’am 74-
olarak ele alırsak bir başlangıç durumunu izah ettiğini 79)
anlayabiliriz. Sonraki aşamalar; un, hamur ve ekmek
olacaktır. Buna göre dergâha buğday olarak gelen Yûnus Dikkat edilirse Hz. İbrahim kendisine oldukça uzak
Emre, mürşidinin değirmeninde öğütülerek önce una; olan yıldızdan, daha parlak olan aya; aydan da gündü-
sonra hamura sonra da ekmeğe dönüşecektir. Bu durum ze, her tarafı ışıtan güneşe varır. Fakat bütün bu gök
tıpkı daha önce dile getirdiğimiz ve alıntıladığımız şu cisimleri bir doğup bir batan, ya da görünüp kaybolan
dizeleri; bir tabiat üzere oldukları için Hz. İbrahim güneşin bat-
masından sonra daha büyük bir cismin arayışı içerisine
Tapduk’un tapusunda girmez. “Ben batanları sevmem.” hükmüyle ezelî ve ebe-
Kul olduk kapusunda dî olan yüce Allah’ı tefekkür yoluyla bulmuş olur. Kü-
Miskin Yûnus çiğ idik çükten büyüğe, uzaktan yakına şeklinde başlamış olan
Piştik elhamdülillah. bu yolculuk bir nevi soyutlaştırmayla; varlıktan gaybe,
somuttan soyuta şeklinde bir seyir gösterir. Yûnus’un
çağrıştırmaktadır. Yûnus’un dergâha alıç götürmesi de
sembolik olarak okunabilir. Çünkü alıç bir dağ meyva- alıç buğday ve “nefes”le devam eden arayışı da İbrahimî
sıdır. Buğdaydan bir önce olarak da görülebilir. Yûnus, bir arayıştır denilebilir. Yûnus da tıpkı Hz. İbrahim’in
Hacı Bektaş’a buğday karşılığında alıç götürüyorsa eğer “ben batanları sevmem.” deyişi gibi; “Ne olmayacak iş
burada dağlı yabanî bir tabiatın, daha ileri ve olgun bir ettim, gâfil oldum. Şimdi, bu buğday bir nice gün içinde
ürünle takası manasını taşır ki bu da Yûnus’un aslında, tükenir, nefes ise, ölünceye dek tükenmez. Ola ki him-
tereddütlü olsa bile, hakikat yolculuğuna başından beri met ettikleri nasibi vereler.” der.
niyetli olduğu fikrini verir bize. Yûnus’un buğday, alıç ve Yûnus’un burada vardığı mutlak hakikat ve yakîn “nefes”
nefes üçlemesi Hz. İbrahim’in hakikat ve ilâhî yolculu- olarak sembolize edilmiştir. Nefes konusunda yapılan
ğuna benzer. Bilindiği üzere Hz. İbrahim nübuvetinden yorumların çoğu Hz. İsa’nın nefesi konusuna bağlan-
evvel hakikati ararken uzaktan yakına; küçükten büyüğe maktadır. Bilindiği üzere başta Kur’ân-ı Kerim olmak
bir seyirle Rabb’inin kim ya da ne olduğunu tefekkür üzere, birçok kaynakta Hz. İsa’nın ölüleri dirilten ne-
etmekteydi. Kur’ân-ı Kerim de Hz. İbrahim’in bu halini fesinden söz edilir. Maide Sûresi’nde Hz. İsa’ya verilen
şöyle anlatır:
diriltme mucizesi hakkında şöyle buyrulmaktadır:
Yûnus’un buğday, alıç ve nefes üçlemesi Hz. İbrahim’in “Allah, Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve anana olan nimetimi
hakikat ve ilâhî yolculuğuna benzer. Bilindiği üzere
Hz. İbrahim peygamberliğinden evvel hakikati ararken an demişti, ‘Seni Ruh’ul Kudüs ile desteklemiştim; beşikte
ve yetişkin iken insânlarla konuşuyordun; sana Kitap’ı, hik-
uzaktan yakına; küçükten büyüğe bir seyirle Rabb’inin
kim ya da ne olduğunu tefekkür etmekteydi. Kur’ân-ı meti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Sen iznimle, çamurdan
Kerim de Hz. İbrahim’in bu halini şöyle anlatır: “İbra- kuş gibi bir şey yapmış ona üflemiştin de iznimle uçan bir
him, babası Âzer’e demişti ki: şey olmuştu; anadan doğma körü, alacalıyı iznimle iyi et-
miştin. Ölüleri iznimle diriltiyordun. İsrailoğulları’na bel-
“Sen putları Tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve gelerle geldiğinde, onlardan inkâr edenler, ‘Bu apaçık bir
kavmini açık bir sapıklık içinde görüyorum”. - Böylece biz büyüdür’ demişlerdi de Ben onların sana zarar vermelerini
İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu (muhteşem varlık- önlemiştim.” (Kur’ân-ı Kerim maide: 110)
66 2021/1