Page 71 - Çatalca'da Eğitim - Sayı 1
P. 71

YUNUS EMRE






















             Yunus Emre'de


             Aşk Kavramı                          *







                                                                        Aşksız âdem dünyâda belli bilin yok durur
                                                                           Her biri bir nesneye sevgisi var âşıktır.
                                                                                                                     Yûnus Emre


                 unus Emre’nin tasavvuf yahut vahdet-i vücûd an-  Dîvan şiiri örneklerinde de gördüğümüz gibi aşk, hem
              Ylayışının temelini ve esasını ise aşk kavramı oluş-  gerçek hem de mecâzî anlamı olan bir kavramdır. Mecâzî
             turur. Zira biraz sonra söz edilecek olan dört kapı kırk   aşk, karşı cinse yahut dünyevî bir varlığa, şeye karşı duyu-
             makamdan geçerek vahdete (birliğe) ulaşma ve bunu   lan sevgidir. Fakat bu sevginin muhatabı fânîdir yâni gelip
             sağlayacak iman, ibadet ve ahlâk esasları da doğrudan   geçicidir. Hakîkî aşk ise Allah’a yâni fânî olmayana, insanı
             aşkla ilgilidir. Zira “Miskin Yunus, zehr-i katil aşk elin-  ve bütün varlıkları Yaratan’a, kimi seversek sevelim içimi-
             den tiryâk olur/İlm ve amel zühd ve tâat pes aşksız helâl   ze bu duyguyu koyana karşı duyduğumuz sevgidir.
             olmaya” beytinde söylediği gibi aşk yoksa ne inanmanın
             ne ibadetin ne de ahlâkî uygulamaların bir manası ve de-  İnsana düşen, her şeyden önce içinde böyle bir duyguyu
             ğeri olmayacaktır.                           hissetmesi ve yaşamasıdır. Bu sevgi, başlangıçta bir insa-
                                                          na yahut başka bir şeye yönelik olarak kendini göstere-
             Yunus Emre’de aşk kavramı zaman zaman “sevi”, “sevgi”   bilir. Ama bu duyguda derinleşen işin sonunda bu sevgi-
             ve “muhabbet” olarak da karşımıza çıkar. Bunu aşkla il-  sini asıl sahibine yani Yaratan’ına, Hakk’a çevirecektir ki
             gili diğer kavramlar olarak “âşık” ve “mâşûk” kavramla-  buna da hakîkî aşk denir. İşte Yunus, mecâzî aşkı hakîkî
             rı tâkip eder. Öyleyse söze bu kavramların mânâlarıyla   aşkın köprüsü olarak görmektedir. Ona göre dünyevî
             başlamak gerekir. Aşk; “Bir kimse veya bir şeye karşı   aşk, mecâzî ve tabiî aşk; Allah aşkı ise hakîkî ve rûhânî
             duyulan çok kuvvetli sevgi ve bağlılık, aşırı muhabbet”   aşktır. Yunus bu iki aşkın hallerini “Leylâ’dan Mevlâ’ya”
             anlamına gelir. Âşık ise; “Bir şeye veya birine karşı aşırı   yöneliş olarak açıklar.
             sevgi duyan kimse, tutkun, meftûn” demektir.
                                                          Yunus Emre, Mecnûn’un sonunda Leylâ’ya olan ilgisin-
             Karşı cinsten birine gönlünü kaptırmış kimse de aynı sı-  den kurtulduğunu ve mecaz köprüsünü geçip hakîkati
             fatla anılır. Mâşuk da; “aşkla sevilen, âşık olunan kimse”   bulduğunu “Yürü Leylâ ki ben, Mevlâ’yı buldum/Leylâ
             anlamına gelir.                              Leylâ derken Allâh’ı buldum” şeklinde açıklar.


             *   Kaynak: https://dilhane.net


                                                                                            2021/1   71
   66   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76