Page 55 - My FlipBook
P. 55
SALĠH — Bana Haddehaneli Salih derler, nam-ı diğer Parmaksız Salih... Bizim
sözümüz
sözdür!
NACĠ — Öyle Salih Bey amma, söz baĢka, iĢ
baĢka...
SALĠH — Bizim sözümüz iĢin sözü... BaĢka
lâf bilmeyiz ki, biz....
NACĠ — (Abandığı iskemleden elini sobaya doğru uzatır.) Gel de Ģu kutuyu, kimse
görmeden, yahut Ģüphelenmeden masadan kaldır; sonra yine o diye tıpatıp benzeri
bir kutuyu masaya koy!
SALĠH — Bu iĢ ya göre göre olur, yahut kimse görmeden... Göre göre olanı
(arkasındaki camlı kapıyı göstererek) dıĢarda bir gürültü çıkartıp polis geliyor
Ģüphesini verdikten sonra (Söylediklerini ayniyle tatbik ederek anlatır) kutuyu
kapmak ve konsolun çekmecesine atmakla olur. (Salih kutuyu kapmıĢ, konsolun
hızla açtığı ikinci çekmecesine atmıĢ ve çekmeceyi sürüp Naci Beyefendiye
dönmüĢtür.) Bir de bakarsınız ki, dıĢardaki gürültü, bir takım sulu ve sarhoĢ
müĢterilerin patırtısından baĢka bir Ģey değilmiĢ... (Yine tariflerini tatbik
eder.) Hemen çekmeceyi açar, kutuyu çıkanr, sırası gelenin önüne koyarsanız.
(Masaya koyduğu kutuyu gösterir.) Fakat bu, artık eskisi değildir. Eskisi,
konsolun gözündeki delikten üçüncü göze atılmıĢtır. Ġkinci çekmecenin
kenarında bekliyen, bu öbürünün tıpatıp aynı kutu da,
164
içindeki düzme kâğıtlarla, yine o diye müĢterinin önüne gelmiĢtir. Nasıl?
NACĠ — Mükemmel, amma? SALĠH — Hemen o saniyede konsolun çekmecesini açıp
baksalar da birĢey anlıyamazlar. Kutuyu oraya saklıyan el, çekmecenin dibindeki
deliği, tahtasını çabucak yerine sürerek kapatır. O-rada eskisi diye herkesin
yutacağı yeni kutudan baĢka hiç bir Ģey kalmaz.
NACĠ — Çok beğendim amma... SALĠH — Dahası var.. Kutudaki kâğıtlar, evvelden ve
rahat rahat tertiplendiği için, bütün desteye istediğiniz Ģekli
verebilirsiniz. Evvelâ dört beĢ el kâğıtları tomban olarak düzenler ve pas
vereceğiniz adama tam o kadar el kala yeni kutuyu meydana çıkarırsınız. Yeni
kutu meydana çıkınca baĢlar o adam banko etmeğe... Kendisine kadar herkesi
düĢürür. El kendisine gelince de sekiz dokuz el geçer, dünyayı kazanır, kimse de
Ģüphelenmez.
NACĠ — Dedim ya, fevkalâde, amma biz bunu
tatbik edemeyiz.
SALĠH — Neden?
NACĠ — Bizim kulüpte herhangi bir korku yoktur ki, kutuyu kaldırmak için bir
vesile icat edelim. Böyle bir sebep ancak (eliyle etrafı gösterir) böyle
tripolarda makbuldür. Bizim aramızda^ hep büyük, nüfuzlu insanlar var.
SALĠH —Tripo deyip hor görmeyin bizi! Bize de, en ipsiz sapsız adamların
yanında, en itibarlı, Ģerefli insanlar gelir. Kumar bu, bilmez misiniz, doktoru
ve ilâcı olmıyan hastalık...
NACĠ — Öyle, öyle!... Hani Ģu kimse görmeden kutuyu değiĢtirmek nasıl oluyor?
165
SALĠH — Pek sağlam bir yol değil o.. Bir elektirik arızası uydurup cereyanı
kesmek, peĢinden, bir iki saniye içinde, kutuyu değiĢtirip yenisini koymak...
Amma bundan çok kiĢi uyuz olur.
NACĠ — (Hayretle) Uyuz olur ne demek?
SALĠH — (Gülümser) Yani Ģüphelenir (Kollarını giymeden omuzlarına attığı
ceketini düzelterek) Afedersiniz, malûm ya, biz efendi ile it arası insanlarız.
Çoktandır, ipsiz sapsızlarla düĢe kalka onların dilini kapmıĢım.
NACĠ — Bana ikinci Ģekil daha uygun görünüyor. Ġnsan bunun için, belli baĢlı
saatte, Ģehrin o mıntıkaya ait cereyanını bile kestirebilir. (Eliyle para sayar
gibi yapar.) Bundan haber verin! Küçücük bir ustabaĢmm iĢi... Üç beĢ saniye
elektrikler kesilmiĢ, ne çıkar?
SALĠH — BirĢey çıkmaz amma, kurnazlar bu
dolmayı çabucak yutmaz.
NACĠ — Yok efendim; kutu bir kere değiĢince üstünde kibrit yakıp onu gösterir,
böylece bir kat daha emniyet davet ederiz. Sonra da bütün Ģehirde elektrik