Page 75 - My FlipBook
P. 75
NACĠ — Ya ne yapar? (Eliyle gösterir.) Bu muhterem hanımefendilerle beyefendiler
arasında, onlardan bir fert gibi mi hareket eder?
SEMRA — (Koluyla Prens Safa'nın koluna abanıp kalabalığa bakar.) Muhterem
Hanımefendilerle muhterem beyefendiler bunlar mı? (Prens Safa'dan ayrılır.
Kalabalığa doğru bir iki adım atar, bir saray reveransiyle selâm verir.)
Muhterem hanımefendiler, muhterem beyefendiler! Ka-atil, hırsız, dolandırıcı,
kalpazan, nebbaĢ, orospu, pezevenk, dalkavuk, deyyus, jigolo, vatan haini.... Bu
sıfatları tanıyor musunuz? Affedersiniz, siz bunları bilemezsiniz! Bu sıfatları
taĢıyanlar sizin gibi muhteĢem insanları görseler, utançlarından ölürler!
(Doğrulur, cilveli bir tavır takınır.) Sakın yanlıĢ anlamayın! Yâni ne kadar
aĢağılık mahlûklar olduklarını bir anda kestirirler! (Prens Safa'ya döner) Sen
burada kal; Prens cenapları, sizin yeriniz burası... Birkaç fırın ekmek yedikten
sonra buradaki seviyeye yetiĢebilirsiniz!
(Semra uzun eteklerini kaldırır, koĢa koĢa kapıdan çıkar merdivenlerden uçarak
iner,
229
kaybolur. Fabrikatör Ali ilerler, oyun masasının sol kavisine yapıĢır, masaya
tutunur.)
ALĠ — (Herkese) Merak edecek hiçbir Ģey yok!
(Semra'nın arkasından bakanlar, hep birden fabrikatör Ali'ye döner. KaynaĢma...
0-yun masasının arkasında, masaya muvazi bir kalabalık çizgisi... Naci Beyefendi
ile Prens Safa, yan yana, ortada...)
ALĠ — Semra isimli mâruf ve mecnun kokot da, Yusuf gibi, Haddehaneli Salih'in
müĢterilerin -dendir. Bunların hepsi evvelden düĢünülmüĢ bir tertip... Bizi ve
kulübü çarpmak istediler. Buna yakın bir numarayı da üç gece evvel Haddehaneli
Salih'in triposunda gördüm. O zaman da, hedef galiba bendim!
NACĠ — Pek doğru Ali Beyefendi!
GÖBEKLĠ VE KELLĠ FELLĠ ADAM — (Kalabalığın sağ tarafından) Siz tripoya mı
gittiniz? Nasıl ayak atabildiniz öyle yere?
ALĠ — Yusuf götürdü; bu adamları tetkik için gideyim dedim. Oyun oynamak için
değil...
NACĠ — Öyle, öyle!...
ALĠ — Haddehaneli Salih, nam-ı diğer Parmaksız Salih, müthiĢ adam... Zar tutarak
Mısır'da ve Ġstanbul'da on binler kazanmıĢ...
(Büyük bir alâkayla kımıldanan kalabalık... Kadınlar merakla baĢlarını uzatır.)
ALĠ — Yirmi iki senedir de oğlunu kaybetmiĢ.. Bir de böyle masalı var... (Prens
Safa'yı gösterir.) Beyefendi anlattı: Oğlunu bulmak için baĢ
230
vurduğu hocalardan biri demiĢ ki ona... (Sağ elinin Ģahadet parmağını gösterir.)
ġöyle demiĢ: "Parmağına güvenme! Bir gün aynı parmakla bütün paranı geriye
verebilirsin!" Ve Salih'in parmağında bir sivilce çıkmıĢ... (Prens Safa'ya) Öyle
değil mi Beyefendi?...
PRENS SAFA — Tamam, tastamam! (Sağına ve soluna doğru) Parmak dolama olmuĢ...
Hissini kaybetmiĢ.. Salih bir daha zar tutamamıĢ... Bütün kazancını birkaç
haftada kaybetmiĢ...
ALĠ — Geçirdiği bir buhran neticesinde satırla parmağının üzerine vurmuĢ...
Derken kangren ameliyat... Parmağını kesmiĢler.. O gün bugün, iĢi tripoculuk ve
böyle tertipler..
GÖBEKLĠ VE KELLĠ FELLĠ ADAM — Ne garip macera!
NACĠ — Evet, evet! (Etrafına) Kıymet ve ehemmiyet verilecek hiçbir nokta, yok
efendim! Biz iĢimize devam edelim! Buyrun hanımefendiler, beyefendiler,
yerlerimizi alalım!
(Eski oyuncular yerlerine doğru yürür. Prens Safa masanın etrafından dolanıp
fabrikatör Ali'nin yanma gelir. Göbekli ve kelli felli adam, krupye iskemlesinin
arkasında...)
GÖBEKLĠ VE KELLĠ FELLĠ ADAM — Ġsterseniz ben size bir bakara adötablo açayım.
PRENS SAFA — (Sağ elinin Ģahadet parmağını Ali'nin burnuna doğru uzatmıĢ)
Kazanırsanız elli lirası benim!
PERDE
231
DÖRDÜNCÜ PERDE