Page 77 - My FlipBook
P. 77
235
(Salih baĢını korkunç bir hareketle Macide'-ye doğru uzatır. Bir an durak...)
MACĠDE — Ondaki hastalığı benden baĢka kimse bilemez. Yusuf un karnındaki öz
temizdir.
SALĠH — Nasıl olur?
MACĠDE — Niçin olmasın?
SALĠH — O benim kanımı taĢıyor!
MACĠDE — Sizin kanınız pis mi?
SALĠH — Pis! (Ayağa kalkar, Macide'ye ellerini uzatır.) Kızım benim, kızım!
Kocana acımaya baĢladın! Çareli, çaresiz, ona suç bulma! Çareli, çaresiz, onu
affet! (Elini göğsüne yapıĢtırır.) Hiç olur mu, Haddehaneli Salih'in oğlu Yusuf
beyefendi olabilir mi? Nasıl istersin ki kırkayak yumurtasından bir kelebek
çıksın? Bütün kabahat bende!
MACĠDE — (Salih'in halinden ürkmüĢ) Beni öldürmeyin!
SALĠH — Hakkın bana gösterdiği cilveye de bak. Tıpkı karıma benziyorsun! Yüzünde
hiç boya bırakmasan, sırtına uzun bir entari giysen, saçlarına beyaz bir
baĢörtüsü atsan, o dirildi diyeceğim! Dik bana gözlerini! Onun gözlerindeki
lanet karanlığı ile dik ve onun gibi beddua et: "Merhametsiz adam! Allah da sana
merhamet etmesin! Yalnız kocama acısın!" (Macide'nin üstüne yürür.) Ben bu
zamana kadar, evvelâ kendiminki, kimbi-lir kaç ocak söndürdüm. ġimdi de
seninkini söndürüyorum. Yalnız benim gibi bir günahkârın kanını taĢımak vebali
yüzünden çocuğumun ocağı sönüyor! (Arkasını döner, iki eliyle büyük pencereyi
kucaklarcasına) Her günaha bir kefaret biçen Allahım! Yok mudur benimkinin
kefareti?
236
(Macide ayakta mendiline kapanmıĢ sarsılırken Salih birdenbire geriye döner. Ġki
büklüm vaziyette parmaksız elini sol avucunun içine vurur.)
SALĠH — (Deli sırıtıĢile) Elbette ben de bu bilgisiz kafamla, kısacık aklımla
bir yol bulabilirim. Bak, cilvelere sen, bunu demin yolda gelirken düĢünür gibi
olmuĢtum da tam kestireme-miĢtim, elimden kaçırmıĢtım.
MACĠDE — (BaĢını vekarla kaldırır.) Siz neler söylüyorsunuz? Deli mi
oluyorsunuz?
SALĠH — Akıllanmaya çalıĢıyorum?
MACĠDE — Biz Yusuf u bulalım! Nerede bulalım onu?
(Nokta halinde tek ve korkak bir zil sesi... Ġ-kisi de sağ tarafa bakarlar.)
SALĠH — Belki de o... (Macide kaskatı kesilir, zil tekrar çalar.)
SALĠH — Beni hâlâ bilmiyor. Birdenbire kar-ĢılaĢmamalıyım.
*
(Macide âni bir irade hamlesi ile doğrulur. Salih'e çocuğun odasını gösterir,
dimdik sağa doğru yürür çıkar. Salih döner, koltuğun kol dayanacak yerinde duran
makası alır, sol elinin baĢ parmağına geçirir, birkaç kere açar ve kapar ve
elinde makas, sol tarafa yürür, soldaki kapıyı yavaĢça açar, içeriye giren
Macide, arkasında fraklı Yusuf. Macide hızla yürüyüp sağa bakan koltuğa oturur.
Yusuf yavaĢ yavaĢ ilerler, karısının karĢısında durur.)
237
UF — (Gayet sakin ve o nisbette korkunç) Eğer biraz sonra güneĢ mutlaka
doğacaksa, eğer bu geceyi Kıyamete kadar uzatmanın yolu yoksa benim için hiçbir
çare kalmadı demektir. Bir erkeğin ne kadar manevî dayanağı varsa hepsini
çökerttim.
MACĠDE — Biliyorum!
YUSUF — Kim söyledi diye sormayacağım. Saniye Hanımefendinin otuz bin lirasını
aldığımı, onu kaybettiğimi biliyor musun?
MACĠDE — Biliyorum!
YUSUF — Ölürsem Ģerefim temizlenmiĢ ol-mıyacak. Aynı Ģerefsizliği sana ve
çocuğuma devretmiĢ, sonra da bunun dünyadaki azap ve mes'u-liyetinden kaçmıĢ
olacağım! YaĢarsam...
MACĠDE — Beraber ölelim!
YUSUF — Ölemeyiz! Çocuğumuz var. Bu lekeyi cemiyet içinde, en az bulaĢmıĢ
uzuvlarımızla, hiç günahı olmayanlarla taĢımağa mahkûmuz. O da sen ve çocuğum...
(Macide, yüzünde misilsiz bir ifade, alabildiğine açık gözlerini Yusuf a saplar.
Yusuf ona doğru baka kalır, soğukkanlılığını kaybedecek gibidir.)