Page 77 - ŞamataPlus Magazin Sayı 22
P. 77

Osman bunların başında gelirdi.
                                                                                            Tayyare Osman uzun boylu, uzun bacaklı,
                                                                                           çok iri kemikli, sağlam yapılı, 50 yaşlarında
                                                                                           biriydi. Her zaman başında bir kasket bulu-
                                                                                           nur, bir de herkesten ayrı, diz kapaklarında
                                                                                           daralarak biten bir kapri tarzı şort giyerdi.
                                                                                           Odun keserek para kazandığından, sağ
                                                                                           elinde Marmaris yöresine has bir orak taşırdı
                                                                                           ve geniş adımlarla sanki bir yere geç kalmış
                                                                                           gibi hızlı yürürdü. O kadar hızlıydı ki, Mar-
                                                                                           maris-İçmeler arasındaki 8 kilometrelik yolu
                                                                                           rekor denebilecek kadar kısa bir zamanda
                                                                                           yürüdüğünden halk ona Tayyare Osman
                                                                                           ismini yakıştırmıştı. Bayılırdı millet ona
                                                                                           takılmaya. Tayyare Osman Şahap Amcamsız
                                                                                           yapamazdı. Amcam da onu her gördüğün-
                                                                                           de muhakkak bir muziplik  yapar, Tayyareyi
                                                                                           çileden çıkarırdı. Gariptir, bu kadar ken-
                                                                                           diyle uğraşmasına rağmen Tayyare Osman
                           Marmaris’te ilk radyo, amcam Nabi Karabenli, Fötr şapkalı Ortaca’da  amcamsız yapamaz İçmelerden Marmaris’e
            Yunan müziği dinlerdik Marmaris’te. Bir de    MARMARİS’TE MEHTAP               amcamı görmeye gelirdi. Amcam içeri
            neredeyse her arabada bir kasetçalar oldu-   Ünlü tarihçi Heredot Marmaris’te şahit ol-  çağırıncaya kadar defalarca ofisinin önün-
            ğundan devamlı kasetler çalardı. Marma-  duğu mehtabın bir benzerini seyahat ettiği   den geçerdi. Bazen amcam özellikle Tayyare
            ris’te o günlerde halk Türkiye’nin genelinde   hiçbir yerde bulamadığını, ayın gökyüzünde   Osman’ı görmemezlikten gelir, en sonunda
            çalınan popüler müziği bilmezdi veya    adeta dev bir yağ kandili gibi asılı durduğu-  belki onuncu geçişinde Tayyare başını içeri
            sevmezdi. Onların kendilerine has şarkıları,   nu yazmış. Hakikaten mübalağa etmemişti.   uzatır “Kör mü oldun lan” derdi.
            oyun havaları, türküleri, zeybekleri vardı.   Marmaris’te mehtap olduğunda Marma-
            Muğla Zeybeği, çökertme, harmandalı, veya   ris’te yaşayan herkes çantalarına mezelerini,   TOMAK İLHAN
            Kerimoğlu başlar başlamaz herkes ellerini   içkilerini doldurup sahile koşarlardı. Saat    Tomak İlhan kısa boylu, koyu esmer, gözleri
            açar, havayı bir koklar ve dizlerini yere vura   ondan sonra elektrikler kesildiğinden ayın   çakmak çakmak, dalgalı saçlı, ezik boksör
            vura, yüzlerinde mağrur bir gülümseyiş ve   ve yıldızların pırıltısına doyulmazdı. Her-  burunlu, goril gibi güçlü bir adamdı. Fotoğ-
            gururla zeybek oynamaya başlarlardı.    kes sahile, kumların üzerine uzanır, ucuz   rafçı Hüseyin eline kamerasını alır “Seni bü-
                                                    Dimitrikopulo şaraplarını yudumlar, kimi   tün Türkiye seyredecek Tomak diye ona her
            OTOBÜSLERLE MUĞLA’YA                    denize girer, kimi sandalla gezer, kimileri de   istediğini yaptırırdı. Defalarca denize atlatır,
             Rodos’a Rados, turist erkeklere cavur,   Klarnet İsmail ve kardeşi davulcu Mesut’un   sonra eline bir halat verir kaleye tırmandırır-
            turist kadınlar da kancık derdi                                                dı. Sonra bir ata bindirir atlatır, olmadı der
            Marmarisliler. Yaz aylarında bir                                                       tekrar tekrar atlatırdı. Tomak her
            tekneyle Rodos’tan turistler                                                           atlayışında “ Ulan hele bu filmler
            gelir, Marmaris’te ki imkansızlık-                                                     bir çıkmasın, seni mahvetmezsem
            tan dolayı otobüslerle Muğla’ya                                                        bana da Tomak İlhan demesinler”
            giderlerdi. Bazen ben de onlarla                                                       diye tehditler savururdu.
            giderdim. Muğla’da ki turistlerin
            yemek yediği lokanta bir sürü                                                          HÜSEYİN AĞA
            erkekle adeta ablukaya alınırdı.                                                        Bugün hala hayatta olan Hüseyin
            Bu kalabalık alışveriş sırasında                                                       Ağa çarşıda ellerini çarparak do-
            da sessizce turistleri takip eder,                                                     laşır, birden durur, boynunu önce
            onların her hareketini merakla                                                         sağa, sonra sola eğer, sabit sabit
            izlerlerdi. Marmaris’ten sadece                                                        bir yerlere bakar, sonra “Aha” diye
            45 Km uzak olan Muğla’daki bu                                                          bağırarak yakınından geçen ka-
            yabaniliğe şaşırmamak müm-                                                             dınları korkutur kalçalarına çimdik
            kün değildi.                                                                           atardı. (Şimdi atamıyor artık çok
                                               Amcam Nabi Karabenli ve Hüseyin Ağa (pturan) Marmaris 1960  yaşlandı) Kasabada yaşayan ka-
            Dönüşümüz başlı başına bir                                                             dınlar Hüseyin Ağa’nın bu huyunu
            alemdi. Zavallı turistler Muğla’ya gelirken   müziğiyle şarkılar söyler, zeybek oynarlardı.   bildiklerinden katiyen yanına yanaşmaz-
            Sakar yokuşunda korkudan bembeyaz olur,   Ayın ışıkları denizin yüzeyini parlatır, kat   lar, kasabayı ziyaret eden yerli ve yabancı
            Koltuklarına can havliyle sarılır, biz bu yol-  kat tepelerin gölgeleri gizemli bir şekilde   turistler bu saldırıdan nasiplerini alırlardı.
            dan nasıl döneceğiz korkusuyla, çok iyi bili-  denize düşerdi.  İnsanın içini serinleten bir   Hüseyin Ağa’ya çay ısmarlayıp veya bir siga-
            yorum Muğla’da hiçbir şeye odaklanamaz-  meltem eserdi denizden tatlı tatlı.   ra verildiğinde, en tiz perdeden kahkahalar
            lardı. Sakar’dan inerken bazıları birbirlerine                                 atar, bütün çarşıyı inletirdi. Sünnetini Nabi
            sarılır, çaktırmadan sessizce dua ederlerdi.    TAYYARE OSMAN                  Amcam yaptığından Hüseyin Ağa amcamı
            Ben de bol bol limon kolonyası dağıtırdım.    Marmaris’te yaşayanlar hem birbiriyle çok   tanırdı. Amcam çarşıya geldiğinde Hüseyin
            Sakar’dan Gökova’ya inince herkes bayram   iyi geçinir hem de çok eğlenirlerdi. Bir cina-  Ağa hemen amcamın dizinin dibine oturur,
            eder,  soförün elini sıkar hatta sarılır öperler-  yet veya yaralama olayı çok nadir olurdu.   elini dizine koyardı. Amcam da “ Gel baka-
            di. Sonra klimasız otobüslerden ter içinde   Devamlı şakalar yapılır, daha fazla gülmek,   lım deyyus” der başını okşar, çay ısmarlardı.
            fırlar, sahilde çırılçıplak soyunur, denize   eğlenmek için senaryolar yazılır, planlar   Hüseyin Ağa amcama hürmet eder, onun
            atlarlardı. Bu arada soförler bir araya gelir   yapılırdı. Sanki Marmaris bir tiyatro, halkı da    yanında kahkaha atmaz, sessiz sessiz çayını
            sigaralarını yakarlar “Bu kancıklar geçen   oyunculardı. Bazen Marmaris’te ki halkı top-  yudumlardı.
            gruptaki kancıklardan güzel mi, güzel değil   layıp hep birlikte Amos’un antik tiyatrosun
            mi” tartışması yaparlardı. Sonra Marmaris’te   da çılgın bir komedi oynamayı düşlerdim.   İşte böyle dostlar. Maalesef o kadife perde-
            bekleyen tekneye dönülür, akşamüzeri    Büyük üstad Fellini’ye şapka çıkartacak ka-  ler bir daha açılmamak üzere kapandılar.
            Rodos’a dönerlerdi.                     rakterler vardı Marmaris’te o günler. Tayyare   Şimdi artık sadece turizm var. ( Vardı)



                                                                                                                    Kasım 2017  75
   72   73   74   75   76   77   78   79   80   81   82