Page 6 - Türk Yurdu 387. sayı Kasım 2019(web için-kapaklı)
P. 6
Türkiye’nin fazla öne çıkmasından duyulan rahatsızlık ve tedirginlik.
Afganistan, Irak, Suriye ve dünyanın pek çok yerinde yaptıkları askerî operasyonlarda on binlerce sivilin
ölümünde sebep olan, uydurma olduğunu kendilerinin de kabul ettiği iddialarla Irak’ı cehenneme çeviren,
dünyanın dört bir yanından ve kendi ülkelerinden binlerce teröristin Suriye’ye gelmesine ses çıkarmayan
medeni(!) Batılı ülkelerin, topraklarında 4 milyon Suriyeliyi ve 1-2 milyon da başka ülkelerden gelen sı-
ğınmacıyı barındıran Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, PKK terör örgütünün uzantısına karşı düzenlediği
operasyon dolayısıyla suçlaması, “şeytanlaştırma”sı utanmazlık ötesi bir ahlaksızlıktan başka bir şey değil-
dir. Afrika’da yaptıkları insanlık dışı soykırım ve katliamları unutan, sadece PYD’yi değil PKK’yı da açıkça
destekleyen Fransa’nın Cumhurbaşkanı ve basınına aynaya bakmalarını söylemek fuzulidir.
Türkiye, 9 Ekim’de operasyon başladıktan dokuz gün sonra ABD Başkan Yardımcısı M. Pence ile Cum-
hurbaşkanı R. T. Erdoğan başkanlığındaki heyetlerin görüşmeleri sonucunda yapılan anlaşma gereğince
belirli bir süreliğine (120 saat) Harekât’ı durdurdu (17 Ekim). Bu arada, Rusya’nın desteklediği Suriye rejim
güçleri, Türkiye’nin güvenli bölge olarak ilan ettiği alana girdi. Ardından 22 Ekim’de, Rusya’da Soçi’de,
Erdoğan ile Putin arasında yapılan uzun görüşme sonrasında varılan mutabakat çerçevesinde Türkiye,
Harekât’ın durdurulduğu andaki sürer durumu (statüko) kabul etti.
ABD ile mutabakatta her iki ülkenin NATO üyesi olarak ilişkileri, DEAŞ ile mücadeledeki kararlılıkları
ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne bağlılıkları teyit edildi. Kritik maddelerden biri de “Türkiye’nin, YPG ağır
silahlarının toplanması ve YPG tahkimatları ile tüm muharip mevzilerinin kullanılmaz hâle getirilmesi dâhil,
millî güvenlik kaygılarının giderilmesini teminen bir güvenli bölge kurulmasının devam eden önemi ve iş-
levselliğinde mutabık” kalındığıdır. Barış Pınarı Harekâtı sırasında ABD askerlerinin çekildiği Arap Pınarı’na
(Kobani) Rus askerlerinin girmesi ve Arap Pınarı çevresinde Suriye askerlerinin görülmesinden, ABD’nin
bu alanda Türkiye’yi Rusya ve rejim güçleri ile baş başa bırakarak aslında SDG denilen YPG’nin işini bir
anlamda kolaylaştıracağı anlaşılmaktaydı. Çünkü Rusya destekli rejim güçlerinin Menbiç’te ve Türkiye’nin
ilan ettiği Güvenli Bölge’nin diğer kısımlarında görülmesi, YPG’li teröristlere rejim ordusu içine girerek
varlıklarını devam ettirme imkânını vermekteydi.
Soçi Mutabakatı’nda ise “Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazası” ve “Türkiye’nin
millî güvenliğinin korunması”, “terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme” vb. hususları teyit
edilmiştir. “Tel Abyad ve Resülayn’ı içine alan 32 km derinliğindeki Barış Pınarı Harekâtı alanındaki yer-
leşik statüko”nun muhafaza edileceği ve Rusya’nın 1998’de Suriye ile Türkiye arasındaki Adana Anlaş-
ması’nın uygulanmasında kolaylaştırıcı olarak rol oynayacağı, Barış Pınarı Harekâtı alanının dışında kalan
Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafına girecek Rus güçlerinin YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye
sınırından itibaren 30 km’nin dışına çıkarılmasını temin edeceği ve bu işlemin 150 saat içinde tamamlana-
cağı, Menbiç ve Tel Rıfat’tan bütün YPG unsurlarının silahlarıyla birlikte çıkarılacağı, mültecilerin güvenli
ve gönüllü şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmak maksadıyla ortak çalışma yapılacağı gibi hususlarda an-
laşma sağlanmıştır. Rusya, Suriye’nin belirli bir bölgesinde Türk askerî varlığını geçici bir süreliğine de olsa
tanımış olmakla birlikte Türkiye’nin 440 km genişliğinde bir güvenli bölge kurma hedefinin, ABD ile varılan
mutabakattaki şekliyle, yani 120 km’lik alanla sınırlanmasını da kabul ediyordu.
Suriye’deki savaşın iki büyük tarafı olarak ABD ve Rusya ile belirli bir çerçevede mutabakata varmak,
elbette ki diplomatik açıdan çok önemli bir başarıdır. Ne var ki mutabakatlar sonrasında SDG güçlerinin
Suriye ordusuna katılmaları ihtimali, bu güçlerin sözde genel komutanı Mazlum Kobani kod adlı teröristin,
bir yandan ABD Başkanı Trump tarafından övgülere boğulurken öte yandan Rus siyasi ve askerî yetkilileri
tarafından alenen muhatap olarak kabul edilmesi, bir takım tereddüt ve şüphelere sebebiyet vermiştir.
Türkiye, sürecin bundan sonraki aşamalarında ABD’ye de Rusya’ya da bu konudaki tavrının açık ve
kesin olduğunu vurgulamaya devam etmelidir. Sınırımızdan 30 km güneyden itibaren olsa da PKK’nın
uzantısının şu veya bu ad altında siyasi bir varlık hâline gelmesine izin verilemeyeceği tekrar tekrar hatır-
latılmalıdır. Bütün bunları da sert güç konusundaki kararlılığımızda fütur göstermeksizin diplomasiyi en iyi
şekilde kullanarak, dostlarımızı çoğaltarak yapabiliriz. Misafir ettiğimiz 4 milyon Suriyeliden birkaç yüz
binini, geldikleri topraklara güvenli bir şekilde geri göndermek ve güneyindeki terör devletçiği projesi-
ni engellemek isteyen Türk Devleti’ne asılsız suçlamalar yöneltenlere karşı, sığınmacı politikamızda çok
önceden yapılması gerekenleri artık tatbik sahasına koymamız gerekmektedir. PYD/YPG’nin, Kuzey Su-
riye’nin nüfus yapısını değiştirdiği BM ve İnsan Hakları Örgütü gibi uluslararası kuruluşlarca tespit ve ilan
edildiği hâlde, bugün 4 milyon Suriyeliye kucak açtığı için kendi nüfus yapısı değişen Türkiye’yi suçlayan
utanmazların, bu misafirlerimizin bir kısmına ev sahipliği yapması yerinde olacaktır.
4
SAYI 387 • KASIM 2019