Page 279 - Bir Ölür Bin Doğarız - Kitap
        P. 279
     Bu arada adeta tüm semt kuşatılmış, civardaki evler boş-
                  altılmıştı.
                         “Mahir’le Hüseyin, keskin nişancılardan havan topçula-
                  rına kadar eşi görülmedik bir güçle” kuşatılmışlardı.
                         Polis ilk başta binada bulunanların kim olduklarından pek
                  emin değildi. 31 Mayıs tarihli gazetelerde evde bulunanların
                  Cihan Alptekin ve Nahit Töre olduğu yazılmıştı.
                         Evde kimlerin olduğunun sırrı birazdan, onların teslim ol
                  çağrılarına vereceği cevapla aydınlanacaktı.
                         Öğlen sıralarıydı. Polisler, askerler dışarıdan sık sık “teslim
                  olun” diye bağırıyorlardı. Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir’in
                  cevapları kısa ve tarihseldi:
                         “Asla teslim olmayacağız. Bizim buradan ancak ölümüz
                  çıkar. Çocuğa dokunmayacağız. Çocuk ancak sizin ateşinizle
                  ölebilir. Silahımızı da asla teslim etmeyeceğiz. Erkek adam si-
                  lahını atmaz. Bizi teslim almaya gelirseniz silahımız size döne-
                  cektir.”
                         Ölebilirlerdi orada. Ama teslim olmayacaklardı.
                         İşte gelenek mayalanıyordu orada. İşte tohum toprağa
                  düşmüştü…
                         Saat 13.00 sularında Mahir ve Cevahir, “THKP savaşçısı”
                  olduklarını söylediler, adlarını verdiler ve “yurt dışına çıkmak
                  için pasaport ve araç” şeklindeki taleplerini açıkladılar. Görevli
                  subay bu talepleri üstlerine ileteceğini söyledi. Mahir ve Ceva-
                  hir talepleri cevaplanana kadar eve baskın yapılmayacağı ko-
                  nusunda söz verilmesini istediler. Görevli binbaşı söz verdi.
                         Mahir, Sibel’i rehin tutma amaçlarını, tutsak düştükten
                  sonra duruşmalar sırasında verdiği ifadede şöyle açıklıyordu:
                         “Bizim Sibel Erkan’ı rehin tutma amacımız ikiliydi:
                                                                                                  279





